Ukrayna’daki Gelişmelerin Avrupa ve Türkiye’ye Yansımaları
Kendi barış koşullarınız için savaşı kazanmalısınız.
Soğuk Savaş kültürü ile yetişmiş, askeri politika oluşturmak için NATO ve Avrupa Birliği’nin mutfağında çalışmış, BM ve NATO’nun saha operasyonlarında görev almış, uluslararası kurumların kriz yönetimi ve politikalarının gerçek yüzünü iyi bilen biri olarak, son birkaç ayda Trump’la birlikte yaşananlar konusunda oldukça şaşkınım. Tüm bildiklerimizi unutmamız gerekiyor gibi hissediyorum, bildiğimiz düzenin kurumları birer birer yıkılıyor. Sanki Ruslar vücuda bir zehir zerketmiş, karşılaştığı her şeyi felç ediyor. Bu zehirin adı Trump olsa da aslında o da ilk kurulduğundan beri hastalıklı olan Amerikan plütokrasisinin, sistemdeki tarihi plütokratik yozlaşmanın ürünü. ABD halkı dış politikadan anlamaz, oy verirken Trump’ın sistemi düzelteceğini ya da Ukrayna’ya ne olacağını düşünmediler. Seçimi milyarderlerin parası kazanırken, halk artan yumurta fiyatlarını düşünerek oy verdi. Ekonomik milliyetçi Trump da, dış dünyayı soyarak onların refahını artırmaya oynuyor.
Önceki ABD başkanı Joe Biden’ın dış politikası “stratejik yenilenme” adı verilen uluslararası ilişkilerde yeni bir çağa geçmeyi önermekteydi. Biden’ın ikili ideolojisi dünyayı “demokrasiler ve otokratlar” olarak, rejim tipine göre iki kategoriye ayırmayı öngörüyordu. Bu yaklaşım, 1914 öncesi ve 1930’larda da benzer uluslararası ortam için de kullanılmıştı. Biden’ın yeni çağında “şiddetli rekabet” esastı. Bu rekabetin diğer tarafında Çin, Rusya, İran ve Kuzey Kore gibi uluslararası sistemin temel prensiplerine uygun olmayan ülkeler vardı. Çin ve Rusya’yı hedefe koyan bu yaklaşımdan Ukrayna ve Ortadoğu’da sonu belli olmayan ve hala tırmanma riski taşıyan iki savaş miras bıraktı. Donald Trump’ın ikinci başkanlık dönemi, alışageldiğimiz Amerikan dış politikasına göre çok radikal değişimleri temsil ediyor. Trump, küresel dengeleri değiştirecek hesapsızca işlere girişirken, ülke için de Amerikan değerleri ve kurumlarına zarar veriyor.
Trump’ın yarattığı sarsıntı öyle büyük ki sadece İkinci Dünya Savaşı’ndan beri yerine oturmuş dünya düzeninin taşlarını değil, kendi ülkesini de başka bir şeye dönüştürüyor. Ve bu en çok ABD ve müttefiklerine zarar verirken; Ruslar ve Çinliler bile olanlara inanmakta güçlük çekiyorlar. Trump’ın yarattığı bu dev sarsıntılardan bazılarını hatırlayalım;
(1) Transatlantik yani Atlantiğin iki yakası arasındaki sarsılmaz ilişkilerde bir anda büyük bir kopma başladı ve iki taraf düşmanlık denmese de dostane olmayan bir döneme doğru hızla gidiyor. Trump’ın güvenlik garantisini kaldırdığı Avrupa artık kendini ABD’siz yürümek ve kendi savunma kimliğini kurmak zorunda hissediyor. Özetle, bu boşanmanın ABD ve Avrupa için bundan sonra geri dönülmez sonuçları olacak.
(2) Trump, küresel düzen içinde Ruslara çalışıyor. Ukrayna’da savaşı aslında kaybetmiş ve barış için yalvarma noktasına gelmiş Putin’e istediklerinden fazlasını verirken, sözde verdiklerini geri alma bahanesi ile mağdur ettikleri ülkenin madenlerini sömürmeye çalışıyor. Ukrayna’nın NATO’ya üyelik umudunu da yok etti. Bunu ancak Rusya hesabına çalışan biri yapabilirdi. “Rus İstihbaratı” başlıklı kitabımda nasıl devşirildiğini anlatmıştım.
(3) Trump; devletlerin egemenliğine, BM gibi uluslararası kurumlara, uluslararası hukuka ve önceki yönetimlerin imza attığı uluslararası anlaşmalara saygı duymuyor. Ona göre, dünyadaki devletlerin çoğu gerçek egemen değil ve devlet egemenliği onun için işine geldiği gibi göz ardı edilebilecek bir düzenleme. Kanada, Grönland, Panama vd. devletlerin topraklarını isterken, “Ne hakkım var?” diye düşünmüyor. Trump’un bu tutumu örneğin Ortadoğu’da domino etkisi ile pek çok ülkenin peşi sıra yıkımını getirebilir.
(4) Trump ile birlikte çok kutuplu ama kaos içinde bir dünyaya gidiyoruz. ABD, Çin ve Rusya’nın emperyalist hevesleri için çıkar bölgelerine ayrılacak yeni dünya düzenine bağımsız güç politikalarına meraklı bölgesel güçler durumu daha da karmaşık hale getirecek. Trump, sözde ABD’yi “yeniden büyük yapmak için” dünyadaki tüm değerli madenleri, Gazze gibi gelir getirecek yerleri zorla kendine mülk edinecek bir mafya babası gibi hareket ediyor. Ülkelere önce ekonomik yaptırımlar daha sonra askeri saldırılar ile yola getireceğini düşünüyor.
(5) Trump’ın ideolojisi içinde İsrail ile birlikte Evanjelik gündeme (Kıyamet Savaşı’na) hizmet etmek, başka ülkelerin yükünü almamak hatta kendi yükünü onlara ödetmek, başka ülkelerden şantajla topladığı paraları (enerji işbirliği fonu) Amerikan halkı ve politikaları için harcamak da var. Amerika’nın çıkarları için yaptığı her şeyin meşru olduğunu düşünüyor. Trump’a göre; ABD, dünyayı kendi değerleri çerçevesinde dönüştürme görevi olan “İstisnai” bir ülke olma dışında, çıkarlarına uygun olmayan kurallardan da “muaf” olmalı.
(6) Trump ile birlikte ABD, yüzyıldır oynamakta olduğu demokrasi, serbest pazar ve insan hakları gibi değerleri başka ülkelere dayatarak rejimlerini dönüştürmeyi ve Amerikan yanlısı yapmayı amaçlayan, hegemonyasına rıza üreten dolaylı yöntemleri bir kenara bırakıyor. Nitekim USAID, VOA başta olmak üzere bu tür dış politika aparatlarını kapatıyor veya fonlarını kaldırıyor. Özetle, ABD yumuşak gücü ve dolaylı yöntemleri bir kenara bırakıyor, ekonomik yaptırımlar ve cerrahi askeri operasyonlarla doğrudan tehdit ediyor.
(7) ABD’yi büyük devlet yapan kurumları ve değerleri idi. ABD içinde de artık demokrasi ve kuvvetler dengesi tartışmalı hale geliyor. Devlet adamı tecrübesi ve eğitimi olmayan Trump, tek başına, kimseye danışmadan her şeyi yapmak derdinde. Yanındakileri bile dinlemeyen Trump, kurumsal kültürü yok ediyor, istediğini yapmak istemeyen her kişi ve kurumu hedef alıyor. Ülkenin kurumları gibi adalet sistemi ve ordusu da gittikçe politize olmaya aday. ABD’nin çok sesliliği ve temel değerleri tehlikede.
1970 ve 1980’lerde Sovyet işgali altındaki Doğu Avrupa ülkeleri Özgür Avrupa Radyosu (RFE/RL) ve Amerika’nın Sesi Radyosu (VOA) radyolarını dinleyerek gerçekleri Batıdan dinlemek ve ümit beslemek istiyorlardı. Şimdi Trump, Rus coğrafyasına Batının hikâyesini anlatan bu radyoları da kapatıyor. Ancak, Ruslar RT ve Sputnik üzerinden, Çin ise CGTN ve Xinhua Ajansı üzerinden sadece Avrupa değil, Asya, Afrika ve Latin Amerika’ya kendi propaganda ve beyin yıkama faaliyetlerini yapmaya devam edecekler. Trump’ın yaptığı meydanı Çin ve Rusya’ya bırakarak, geri çekilmek ya da teslim olmak.
Bütün bu gelişmeler yarattığı hukuksuz ve ben odaklı politikaların merkezinde olduğu anarşi ortamında, ABD’nin de dünyanın da sonuna getirebilir. Büyük balığın küçüğü yuttuğu, kuralların olmadığı, ittifakların sık sık değişeceği bir dünyaya gidiyoruz. Trump’ın Ukrayna’da önerdiği barış planı konusunda Ruslar samimi değiller.
Ukrayna meselesinde olduğu kadar diğer tüm konularda da yanlış ve eksik bilgilerle hareket eden Trump, Ukrayna’yı zayıf gibi göstererek, Putin’in ülkeyi yutma iştahını yeniden kabarttı. Bunun sadece Avrupa ve Türkiye için de önemli sonuçları olacak. Gelinen konjonktür her ne kadar ABD, AB ve Rusya’yı Türkiye konusunda dikkatli olmaya itmiş olsa da, birikmiş faturaların hesabını kesmek için uzun zamandır dişlerini sıkarak bekliyorlar.
Ukrayna’daki Savaş ne durumda?
Modern savaş, kitlesel piyade taarruzundan daha çok uzun menzilli topçu ve süzülen bomba kullanan taktik hava gücü veya diğer vuruş silahları ile yapılmaktadır. Yeni teknolojiler drone’lar, gelişmiş C3ISR ve siber kabiliyetler ile metallerin savaşından ziyade bilgiye dayalı savaş alanında kullanılmaktadır. Ancak, Rus askerlerinin Ukrayna’da uyguladığı kara taktiği Birinci Dünya Savaşı’ndakine benzer şekilde piyadenin tahkim edilmiş mevzilere taarruzuna benziyor. Yaya taarruzlar Rusların birleşik silah taktiğini uygulayamamasına yol açıyor. Birleşik silah taktiğinde farklı kabiliyetler (topçu, hava gücü, piyade ve zırhlı kuvvetler) birlikte ve birbirini tamamlayarak düşmana üstünlük sağlamaya çalışır. Başarı daha çok taktik hava ve topçu desteğine bağlıdır. Rusların birleşik silah taktiği ise kabiliyetler arasındaki koordinasyonsuzluk nedeni ile bugüne kadar sahada bir başarı getirmedi. Sadece Kherson alındı ama Ukraynalılar birkaç ay sonra geri aldılar.
Sahada manevra yapamayan Ruslar, bu nedenle aşındırma stratejisine geçtiler. Bu strateji Ukrayna nüfusunu yok etmeyi hedefliyor. Buna barış masasında kuvvetli olmak için mümkün olduğu kadar Ukrayna toprağını ele geçirmeyi eklediler. Ancak, Rusların hava üstünlüğü ve topçu avantajı yok, mekanize kuvvetleri manevra yapamıyor. Bu yüzden, toprak kazanmak için çok asker kaybı veriyorlar. Yavaş da ilerlemelerinin arkasındaki gerçek bu. Ruslar sadece 2024’de 400.000 asker kaybettiler. Sadece son iki ayda (Ocak ve Şubat’ta) 100.00 asker kaybettiler. Ukrayna Savunma Bakanlığı’na göre, Şubat 2025’de günde 1.255 kişi kaybettiler. Savaşın başladığı 24 Şubat 2022’den beri toplam kayıpları 875.000’e ulaştı. Batılılara göre, bu zayiat oranı ile savaşı uzun süre sürdüremezler. Rus ilerleyişi duracak ve sıra Ukrayna’nın karşı taarruzuna gelecek, hala beklenti bu.
Ağustos 2024’de Ukrayna, Rusya anavatanına ait Kursk bölgesini sürpriz bir şekilde ele geçirdikten sonra, insan ve kaynak eksiğine rağmen, Moskova Ukrayna ve Rusya’da iki cepheli bir harekât yapmaya başladı. Kursk bölgesine 50.000 asker sokan Kremlin, böylece ön cephedeki kuvvetlerini azaltmak zorunda kaldı ve Kuzey Kore’den getirdiği askerler ise büyük kayıplar verdi. 11.000 asker getiren Kuzey Koreliler, çoğu Ocak 2025’de olmak üzere kısa sürede 4.000 asker kaybettiler.
Ruslar şimdi tekrar Donbas bölgesine ağırlık veriyorlar. Savaş dördüncü yılına girerken, Ruslar “yıpratma” stratejisine geçtiler. Bunun anlamı çok az bir toprak kazanımı için çok insanı gözden çıkarmak. Çok küçük taktik toprak kazanımları için günde ortalama 1.500 kişi kaybediyorlar. Ukraynalılar, taarruz kabiliyetleri sınırlanmasın diye anahtar lojistik merkezlerini kaybetmek istemiyorlar. Bu nedenle, Pokrovsk ve Pinchane gibi merkezleri artan bir direnişle savunuyorlar.
ABD, hedefleme verisini kestiği için Ukrayna’nın HIMARS gibi füzeleri gittikçe işe yaramaz hale geliyor. Halen kısa menzilli (310 mil kadar) ve mobil İskender-M füzeleri Rus saldırılarının ana silahı olarak kullanılıyor.
Ukrayna’daki savaşın daha çok karada olan bölümlerinden........
© ABC Gazetesi
