Sosyal medya çölü
Sosyal medya, Heraklit’in “aynı derede iki defa yıkanamazsınız” mottosuna paralel şekilde, bize asla iki defa aynı ortamda bulunamayacağımız bir paralel ortam sunar. Öyle ki vaktiyle görüp beğendiğimiz bir içeriği, ‘doğru yere’ kaydetmediysek, ona yeniden ulaşmak neredeyse olanaksız olduğu gibi, kayıt mekanizması da ekran kaydı yığınlarına dönüşür. Yani hafızamızın ta kendisi kadar güvenilmez bir arşivdir sosyal medyanınki.
Oysa sanat, bilim, din, edebiyat ve insanoğlunun zamanın akışına karşı icat ettiği her türlü malzeme, temelde değişimi dizginlemek, ona karşı kürek çekmek için icat edilmiştir. Trajedi, hayatın önümüze beklenmedik şeyler çıkarma huyuna karşı bir direniştir, zira Ödipus’un, Medea’nın, Hamlet’in ‘hazin’ akıbetlerini bilerek tecrübe ederiz aynı hikayeleri tekrardan.
Bilim yoluyla evreni kurallarla dizginlemeye, kitaplara hapsetmeye çalışırız. Fizik kuralları, biyoloji kuralları, kimyasal tepkimenin kuralları, hep kurallar vardır elimizde. Sosyal bilime ne demeli? Orada da, aynı objektiflik seviyesine ulaşamasak da, toplumu bir nebze de olsa tahmin edilebilir kılmak için kurallar vardır. Bu kurallarla yaşar, onlara güveniriz.
Dine ne demeli, din bize evrenin kurallarını çoktan koymuş, veya hepsine her an hükmetmekte olan........
© ABC Gazetesi
