İnsan, insanın devası!
“İlk romanı “Vanilya”yı 2013 yılında, “Göz Güneşe”yi ise 2021'de yayımlayan Reyhan Karaarslan'ın “Karanlıkta Bir Çatlak” adlı üçüncü romanı okurlarıyla buluştu. Reyhan Karaarslan ile birbirine akraba duygular ve kavramları ele alması nedeniyle son iki romanı üzerinden bir söyleşi gerçekleştirdik. Karaarslan, bu romanlarını tasarlarken hangi düşüncelerden yola çıktığını şöyle anlattı:
“Göz Güneşe”, bellekle ilgili kavramlara kafa yorduğum, kendime sorular sorduğum bir süreçte ortaya çıktı. “Karanlıkta Bir Çatlak” da tam o sıralarda kafamda bir fikir olarak belirdi. Yerleşme-yerleşememe-kökleşme meseleleri önemliydi ve “Karanlıkta Bir Çatlak”ın ilk cümleleri bu fikirlerle ortaya çıktı."
DİL BAZEN OKUMA KEYFİNE ENGELDİR
Üniversitede Fransızca öğrenimi gördünüz. Bu sizde Fransız edebiyatına karşı özel bir ilgi yarattı mı?
Fransızca Öğretmenliği mezunuyum. Ben zaten kitapların baştacı olduğu bir evde büyüyen şanslı bir çocuktum. Edebiyata olan ilgim özellikle lise yıllarında kendini gösterdi, bunda Edebiyat hocamın emeklerini unutamam. Ancak Fransız edebiyatıyla yakından tanışmam üniversitede oldu. Gerçi o dönemlerde Moliere’i, Balzac’ı, Racine’i, Flaubert’i kendi dilinde okuyup anlamaya çalışmanın güçlüğü, edebi bir keyif almamı engelliyordu, bunu da yeri gelmişken itiraf edeyim :)
Bir dilin böyle bir yan etsiki de olabiliyor demek ki!..
Sonuçta daha hakim olmadığım bir dilde, baş edilmesi gereken bir problemdi Fransız edebiyatı. Gerçek ilişkim aslında Üniversite eğitimimin bitmesiyle başladı diyebilirim. Olağanüstü tasvirlerle insan ilişkilerini tüm detaylarıyla ortaya seren güçlü ve zengin bir edebiyat. Özellikle Çağdaş Fransız edebiyatında kendime yakın bulduğum ve takip etmeye çalıştığım yazarlar elbette var.
Fransızca eğitimi sonrasında bu dilden çeviri denemeleriniz oldu mu?
Hiç çeviri merakım olmadı, istemedim de zaten. Çeviri yapmak için dile, o dilin kültürüne mümkün olduğunca hakim olmak gerek. Ayrı ve özel yetkinlik isteyen bir iş çevirmenlik. Öyle bir yetkinliği kendimde görmedim hiç.
BİR OKUMA AĞINA DÜŞME EYLEMİ
Göz Güneşe'de bir Iris Murdoch ifadesi var: "En sonunda kendini, kendi hayal ve düşüncelerinden oluşan bir ağın içine kapattığını anlar..." Romanla bu alıntı arasında özel bir ilişki kurmalı mıyız?
Kendimi böyle bir kapatılmışlığın/kapanmışlığın içinde hissettiğim anlar olmuştur, evet, bu belki de farkında olmadan metinlerime de sızmıştır, bu da mümkün. Ancak kendi ruh halimin dışında “Göz Güneşe” özelinde bir alıntıydı bu. Çünkü metnimi Iris Murdoch’ın “Ağ”ı etrafında kurdum. “Ağ” romanı da benim için oldukça önemli. Murdoch Alzheimer hastalığına yakalanmış ve bu hastalıktan hayatını kaybetmiş bir yazar ve felsefeci. Hastalığını göz önünde bulundurduğumda metnimle Iris Murdoch arasında bir bağ kurmak istedim, bunu da “Ağ” romanı üzerinden gerçekleştirdim.
Her okuma eyleminin böyle bir ağın içine düşme ihtimali var mı?
Metinle bağ kuran ve buna hevesli okur için elbette söz konusu. Bu bir okur olarak, benim de tercih ettiğim bir durum aslında. Beni içine çeken, kendi duygularının, düşüncelerinin etrafında dolaştırıp hatta bazen oraya da hapseden derinlikli metinleri daha özel ve anlamlı buluyorum.
HAYATI DEĞİŞTİREN KÜÇÜK ANLAR
Hayatın flu, belirsiz ve küçük anlarına dikkat çekiyorsunuz. Bu anların sizdeki karşlığı nedir?
Ben daha çok zihnime takılan bazı kavramların ya da duyguların peşinden gidip onların etrafında metinlerimi şekillendiriyorum. O belirsiz, küçük anların etkilerinin aslında ne kadar önemli ve büyük olduğunu göstermeye çalışıyorum. Bunlardan geriye kalan tortuların ya da izlerin, hayatı, insanları nasıl değiştirdiğini, dönüştürdüğünü anlatmaya çalışıyorum.
BİR ŞEYE VAR DİYEBİLMEK İÇİN!..
Göz Güneşe, bellek, unutma ve hatırlama üzerine bir roman ama farklı katmanlarda farklı kavramlara da yöneliyor........© 9 Eylül Gazetesi





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein