İzmir bu tarihi hiç unutmayacak: 2 Mayıs 2011 - Başlarken
Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetleriyle en uzun süre çalışan “muhalif” belediye başkanlarından biri oldu Aziz Kocaoğlu. 15 yıllık görev süresiyle “Eşref Paşa’nın asırlık rekorunu kıran belediye başkanı” olarak İzmir Belediyesi tarihine geçti.
“Muhalefet partisinin belediye başkanı” olmanın ne anlama geldiğini, kendisinin neleri beklediğini, 1980 darbesi öncesinde Erbaa’da belediye başkanlığı yapan babasından çok iyi biliyordu.
Nedense Ankara “şaşı” bakıyordu onlara.
“Geciktirilen” imzalar, bir türlü “verilmeyen” onaylar, mezarlık yeri için bile “yapılmayan” tahsisler, “elinden alınan” yetkiler, ihale iptalleriyle “geciktirilen” yatırımlar, diğer büyükşehirlerde Bakanlık desteğiyle yapılırken İzmir’de “pas geçilen” metrolar, başka yerde 3 günde çıkan keşif artışı onayı için 8 ay “bekletilmeler”, başka kentlerde arazi tahsisleri yaparken İzmir’de 30 yıl önce üzerine yol yapılan arazisi için “el atma davası” açan kamu bankaları “sıradan” şeylerdi onun için.
Çoğunluğu iktidar partisine mensup başkanlar tarafından yönetilen illerde özel idare malları sorunsuz bir şekilde belediyelere devredilirken İzmir’in “çırak çıkarılması”, AB’nin “Avrupa’nın en kurak ikinci kenti” ilan ettiği İzmir’in Türkiye’de “susuzluk tehdidiyle karşı karşıya olan 7 il” arasına bile alınmaması, aynı dönemde imar planlarına açılan dava sayısı İstanbul'da 2, Konya'da 3, Ankara ve Kayseri'de hiç yokken İzmir'de 158 rakamına ulaşılması gibi…
Peki ya “çıkar amaçlı suç örgütü” suçlaması ve 397 yıl ceza talebiyle yargılanması; Belediye olarak 6 yıllarını emniyette, savcılıkta, nezarette, mahkemede, cezaevinde geçirmeleri?
Buna ne demeli?
İzmir, 2 Mayıs 2011 tarihinde Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı talimatı ve 700 polisle yapılan Büyükşehir Belediyesi operasyonunu hiç unutmadı. Uzun süre hafızalardan silinmeyen, ülkenin yerel yönetimler tarihine “kara bir gün” olarak geçen bu operasyondan sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
Türkiye’de muhalefetin elindeki 1 numaralı kamu koltuğu olan Aziz Kocaoğlu başkanlığındaki İzmir Büyükşehir Belediyesi, özellikle 2010 yılından itibaren Sayıştay müfettişi ve vergi denetçilerinin yakın ilgisine mazhar (!) olmuştu. Hemen ardından, yani 2011 Ocak ayından itibaren Belediye ve şirketlerine, çoğu yeni mezun, vergi mevzuatını bile doğru dürüst bilmeyen 52 vergi denetçisi birden gönderildi. Bir “kumpas” olduğu yıllar sonra anlaşılacak bu hamlenin ilk adımı “Belediye’yi çalıştırmama” amacına yönelikti. Her birime dağılan denetmenler, gerekli-gereksiz onlarca soru sordukları bürokratlardan evrak üstüne evrak istiyor, bu da Belediye’nin rutin işleyişini ciddi anlamda etkiliyordu. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin daire başkan ve müdürleri, denetmenlere dosya hazırlamaktan neredeyse kendi işlerini yapamaz hale gelmişti.
Başkan Kocaoğlu çok tepkiliydi:
•Aylardır Belediye’nin her yerine dağıldılar, sürekli bir şeyler istiyorlar. ‘Bu da sorulmaz ki’ denilenleri de soruyorlar; cevaplıyoruz, bir daha soruyorlar. Sorular taciz boyutunda. Arkadaşlarımız iş yapamaz hale geldi.
Kocaoğlu, Başkanlığı döneminde onlarca soruşturma geçirdi. Bunların çoğu trajikomik türdendi. Örneğin göreve 2004 yılında başladığı halde, 1980 yılında imarda otopark alanı olarak belirlenmiş bir yeri kamulaştırmadığı için soruşturma açıldı hakkında.
Bununla ilgili tebligatı alınca büyük tepki gösteren Aziz Kocaoğlu, “İçişleri Bakanı da bunu imzalıyor, ki bu İçişleri Bakanı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde genel sekreterlik yaptı. Belediyeciliği bilmesi lazım. Bu nedir? Buradaki mantığı, yaklaşımı, felsefeyi hiçbir kitaba sığdırmak, hiçbir kişiye anlatmak mümkün değil. Bu zulümdür, zulüm!” diyecekti.
Vergi müfettişleri, sit alanlarına kanalizasyon inşa edemediği için vidanjör kullanmak zorunda kalan İZSU’ya Kurumlar Vergisi çıkartacak kadar şaşırtmaya devam ediyordu. Kocaoğlu da “Ankara mesajları”na…
“Ben vergi mevzuatını iyi bilirim. Böyle bir vergi anlayışı, böyle bir vergi denetçisi, mevzuatı görmedim. Allah düşman başına vermesin! İzmir’e denetim elemanı........
© 9 Eylül Gazetesi
