Tek sorun yapay zeka mı?
Bunlar üzerinde kafa yorarken bu tehditlerin sadece yapay zeka boyutunda kalıp kalmayacağını, diğer teknolojik ve bilimsel gelişmelerin bu süreç içinde yer alıp almayacağını düşünürken, gelişmenin diğer boyutlarının da en az yapay zeka kadar, belki de daha fazla bir oranda yaşamımızı etkileyecek boyutlara ulaşacağı sonucuna varmak beni hiç şaşırtmadı.
Tüm teknolojik ve bilimsel gelişmelerin yaşamımızı az veya çok etkileyeceği muhakkak iken, böylesi açık bir gerçeğin beni durduk yerde neden endişeye sürüklediğine gelince, sizlere çok uzun yıllar önce okuduğum bir teoriden bahsedersem ne demek istediğim daha net anlaşılabilecektir.
Şöyle ki; Şimdiye kadar gelişmiş, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülke ayırımını yaparken kullandığımız kriterler, gayrisafi milli hasıla, sanayileşme düzeyi, eğitim düzeyi, kullanılan enerji miktarı Vb. gibi onlarca ekonomik ve sosyal sosyoekonomik ve sosyokültürel göstergeden oluşmaktaydı. Bunların miktarı ve dağılımına bakarak o ülkenin gelişmiş mi, gelişmekte olan mı, yoksa az gelişmiş mi olduğuna dair karar verilirdi.
Şimdilerde ise tek bir kriter kullanılıyor. Teknoloji geliştirme yeteneği. Bir ülke eğer hangi alanda olursa olsun kullandığı teknolojileri kendisi geliştiriyorsa “Gelişmiş ülke “, bir kısmını kendisi geliştiriyorsa “gelişmekte olan “, şayet teknolojiyi ithal ediyorsa “azgelişmiş ülke“ statüsündedir.
Peki teknoloji geliştirmenin şartı nedir. AR-GE çalışmalarına yüksek miktarda fon ayırma ve özgür........
© 9 Eylül Gazetesi
