menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Menderes’in İstiklal Madalyası neden 1931 tarihlidir?

14 10
13.04.2025

Sevdiğim bir resim vardır. 1950’lerden. Demokratlar iktidarda. Bayar, Menderes, Koraltan, İnönü hepsi istiklal Madalyalarını takmış. Bir aradalar. Bayar Cumhurbaşkanı, İnönü ana muhalefet partisi genel başkanı. Aynı gün çekildiği anlaşılan başka resimler de var. Büyük Atatürk’ün Anıtkabir’e nakli sırasında çekilmiş olmalı. TBMM’de, kortejde ve Anıtkabir’de. Bazılarında Makbule Hanım da var.

Beni bu resimlerde duygulandıran husus şu: Hepsi de Milli Mücadele’nin zaferle sonuçlanmasının simgesi olan İstiklal Madalyasını gururla taşıyor olması.

Bayar, Koraltan I. Meclis’ten itibaren TBMM üyesidir. İsmet Paşa da öyle. Edirne milletvekili , genelkurmay başkanı ve Garp Cephesi komutanıdır. İstiklal Madalyası kanununa göre tereddütsüz madalyaya hak kazanmışlardır. TBMM kararı ile.

Adnan Bey’in madalyası ile ilgili yaptığım araştırmalar neticesinde aklıma düşen soru işaretlerini açıklığa kavuşturmak ve düşüncelerimi paylaşmak istedim. Özellikle bugün gördüğüm tutucu bir yurttaşın “madalyalı istiklal savaşı kahramanını sol zihniyet astırdı” sözlerini okuduktan sonra Menderes’in hangi kahramanlıkları nedeniyle İstiklal Madalyasına hak kazandığını incelemek istedim. Bazı sonuçlara ulaştım. Onları paylaşmak isterim.

Sultan Abdülhamid’in mirimiran rütbesiyle (sivil paşa) geniş topraklar verdiği Hacı Ali Paşa Adnan Menderes’in büyükbabası idi. Menderes kendisini Hacı Ali Paşazade olarak takdim ederdi. Mülk yaklaşık 40.000 dönümdü.

Anadolu’da toprak ağalığı , tımarın bozulması ie ortaya çıkmıştır. Menderes’in toprak ağalığının kökeninde ise Sultan Hamid’in ihsanı vardır. Rivayete göre Hacı Ali Paşa Tatar kökenli olup 1878 Osmanlı- Rus savaşında gösterdiği yararlık nedeniyle Sultan’ın Hamid tarafından taltif edilmiş, bu geniş arazi kendisine verilmiş.

Bu geniş mülkün Çine Çayına yakın olan bölümleri verimli arazidir. Mülk Çakırbeyli köyünü de içine alıyordu. Savaş ve asayiş sorunlarıyla geçen yıllardan sonra Çakırbeyli Çiftliği arazisi zaman içinde köylüler tarafından işgal edilmişti. Ekilip biçiliyordu. Annesinin, babasının ve kardeşinin ölümleri Menderes’i çok küçük yaşta buldu. Sekiz yaşında babaannesi Fitnat ile baş başa kaldı. Ali Adnan , köylülere karşı mülkiyet kavgası verebilecek yaşta değildi. Büyükannesi onu okutmak için İzmir’e götürdü. Çiftlik kahyaların elinde kaldı.

Asıl meseleye gelince, Hacı Ali Paşa veresesinin mülkiyetinde olan bu geniş arazi Çine çayı etrafında konuşlanıyordu. Bataklık ve sazlıklar halkı büyük bir sağlık sorunu ile karş karşıya bırakıyordu: Sıtma. Aynı Çukurova’da olduğu gibi.

Adnan Bey’in annesi Tevhide Hanım, babası İbrahim Ethem Bey ve kendisinden birkaç yaş büyük ablası Selime veremden ölmüşlerdi. Öksüz ve yetim kalmıştı. Babaannesi Fitnat Hanım tarafından büyütülmüştü. Ailesinin tamamının veremden ölmesi onda travmatik-melankolik bir araz bırakmıştı.

Büyükanne Fitnat Hanım Adnan’ı önce bir İdadiye verdi. Sonra da İzmir Amerikan Kolejine. Büyükanne hep yanındaydı. Yedeksubay okuluna sevkedildiğinde bile torununu yalnız bırakmadı.

Menderes ihtiyat zabiti adayı olarak askere çağrıldığında yıl 1916 olmalı. 1899 doğumlu olduğuna göre . 17 yaşında. Kızılçullu Amerikan Kolejinde öğrenci henüz. Arkadaşı Ethem ile birlikte İstanbul’da talimgaha sevk ediliyorlar. 19. Mürettep devre. Sicil numarası 20.737. Şevket Süreyya Aydemir onu kolay hasta olabilen, narin yapılı bir delikanlı olarak tanımlıyor. Gençlik resimleri bunu gösteriyor zaten.

Şöyle bir özet yapmak mümkün: Adnan Bey, arkadaşı Ethem ile birlikte İzmir Kızılçullu Amerikan Kolejinde okurken silah altına alındı. İstanbul’a sevk edildi. Yedek subay (ihtiyat zabitliği) talimgahına. Çakırbeyli Çiftliği’nin tek mirasçısı Hacı Ali Paşazade Adnan Bey 1899 doğumlularla birlikte orduya katıldı. Henüz lise öğrenci iken. Aile de babaannesi dışında kimse kalmadığından o da biricik torunu ile birlikte İstanbul’a geldi. Torunu Ali Adnan, ihtiyat zabitliği için Maltepe- Erenköy civarında eğitim görürken Şahinpaşa Otelinde kalıyordu. Ne acıdır ki büyükannesi de bu sırada öldü. Babası da İstanbul’da tedavi görürken ölmüştü. O da veremden. Ailede herkes (annesi Tevhide, babası İbrahim Ethem, kız kardeşi Melike ) veremden öldüğünden Adnan Bey’de veremden ölme korkusu -bu nedenle- hep olmuştur. Yedek subay hazırlama okulu bitince, Haydarpaşa’dan Suriye Cephesi’ne sevk edildi. Genç ihtiyat zabiti Adnan, Kozan’da hastalandı. Teşhis zehirli sıtma idi. Yani Tropika. Orada Sahra hastanesinde tedavi gördü.İyileştiğinde savaş bitmişti. Halasının eşi İzmir’de paşaydı. Muhtemelen onun tavassutu ile İzmir’deki 17. Kolorduya gönderildi.

Bu arada Çanakkale Cephesine sevkedilen arkadaşı Ethem de İzmir’e geldi. O da ciddi bir müsademeye iştirak etmemişti. Müttefikler çekilirken cepheye ulaşmıştı.

Menderes yedeksubay eğitiminden sonra Suriye Cephesine gönderildi. Cephe Cemal Paşa’nın komutası altındaydı. Adnan Bey, sevk esnasında Pozantı’da hasta oldu. Menzil kumandanlığı onun kafileden ayırdı. Sahra Hastanesine yatırıldı. Hastalığı Tropika (Zehirli sıtma) olarak teşhis edildi. Bu arada orduda tifo salgını da vardı. Özellikle Doğu cephesinde.

Tedavisi bittiğinde aşırı zayıflamış takatsız kalmıştı. Halasının eşi Nihat Paşa, Onu mütarekeye yakın bir tarihte İzmirdeki 17. Kolordu’ya aldırdı. Bu arada arkadaşı Ethem de Çanakkale Cephesinden İzmir’e geldi. Mütareke ilan edilince terhis edildiler.

İki genç arkadaş, terhis edilince bir süre daha Amerikan Kolejine devam ettiler. Okulu bitirmeden Adnan’ın “Bey topraklarını” ihya etmek üzere Koçarlı Çakırbeyli Çiftliği’ne dönmeye karar verdiler.

Mütarekede tekrar hastalandı. İzmir’de verem’den şüphelendiler. Büyük bir vehme kapıldı. Bütün ailesi veremden ölmüştü. Neticede kara humma (tifo) olduğu anlaşıldı. Çakırbeyli Çiftliğine döndükten sonra sıtma tekrarladı. Bölgede bataklıklar nedeniyle sıtma çok yaygındı. Köyler hastalıktan kırılıyordu.

Bu arada Ankara Hükümeti Söke’ye bir komutan gönderdi. Amaç müzaheret bölükleri kurmaktı. Ethem ve Adnan Beyler ihtiyat subayı olarak davet edildiler. Yarbay Osman Bey’in çağrısına icabet ettikten sonra hasta oldu. Yine sıtma nöbetleri başladı.

Bölgedeki İtalyan işgali bu gelişmelere engel teşkil etmiyordu. Bataköy Köprüsündeki İtalyan müfrezenin komutanı (Yüzbaşı Aldo Moro) onları tedavi edilmek üzere Çinede’ki karargaha sevketti. Herhalde İngilizce bildiklerinden onlara bir hizmet eri tahsis edildi. İtalyan hastanesinde tedavi altına alındılar. Antalya’dan getirilen uzman doktor özellikle Adnan Bey’in durumunu çok kritik buldu. Ve Rodos’a sev etmek istedi.

Bölgeye Tabip Binbaşı Adil Bey geldi. Adnan ve Ethem beyleri devralarak Çine Nuri Bey Hanında tedavi etmeye başladı. Uzun bir kinin küründen sonra Adnan ve Ethem iyileştiler. Herhalde bu son iyileşmeden sonra müzaheret birliklerine katılma çağrısına fiilen katılmış olmalıdırlar.

Özetle, Adnan Menderes, milli mücadelede önemli bir zaman aralığını hasta olarak geçirmiştir. Sırasıyla, tropika, karahumma, tekrar tropika ve karaciğer iltihabı geçirmiş ve tedavi edilmiştir. Menderes’in başbakan olduktan sonra karaciğer iltihabının nüksettiğini söylenir

Bir de şöyle bir hikaye daha var, Şevket Süreyya’da okudum. Bu hastalıkların birinde Askeri Dr. İsmail Hakkı Bey’in gözetimi altında Koçarlı’da bir bağ evinde Çerkes kadınlar tarafından bakıldı. İyileştirildi.

Menderes Milli Kurtuluş savaşımız boyunca Anadolu Hükümetinin hükümranlık alanında bulunmamıştır. Mondros Mütarekesinden sonra terhis edilmiş bir ihtiyat zabitiydi. Mondos’tan Mudanya’ya kadar hayatını Çakırbeyli Çiftliğini ihya etmeye çalışmak ve peşpeşe gelen hastalıklarla mücadele ile geçirmişti. Ankara hükümeti kurulduktan sonra kuva-yı nizamiyeye yedek subay olarak katılmak için bir müracaatı olmamış görünüyor. Yazılanlardan anladığım bu. Halbuki yüzlerce yedeksubay Anadolu geçmiş, orduya katılmıştı. Adnan ve Ethem beyler İtalyan işgal bölgesinde kalmaya devam ettiler. Kişisel sebeplerle. Yerel direniş örgütlediği söylenilen Çakırbeyli Çiftliği kendi mülküydü. Kurduğu söylenilen Ayyıldız çetesinin kaç kişiden oluştuğu ve kime karşı savaştığı belli değildir. Bu çetenin düşmanla sıcak temasına dair bir bilgi edinemedim.

Yunan işgali 1919 yazında genişlemeye başladı. Kuvayı Milliye Yunan ordusuna karşı direnişe geçti. Yörük Ali Efe, Postlu Mestan Efe, Demirci Mehmet Efe gibi isimlerin önderliğinde yerel milis kuvvetleriydi bunlar. Menderes’in bu gruplarla aktif bir teması olduğuna dair bir bilgiye rastlamadım. Menderes Vadisinin Güneyi İtalyan nüfuz bölgesiydi. Yunan Ordusu buraya yönelmedi. Çarpışmalar hep Menderes nehrinin Kuzeyinde cereyan etti.

Bu nedenle Koçarlı Çakırbeyli Çiftliği Yunan işgaline uğramadı. İtalyan işgal kuvvetleri ile bir çatışma da söz konusu olmadı. Tersine bir işlev gördü. İtalyanların bölgedeki varlığı Yunan işgalini sınırlandırmış oldu.

İtalyanlar, insani yardım, hastane hizmetleri, seyrü sefer güvenliği konusunda bölge halkının gönlünü kazanacak bir tutum sergilediler. TBMM Hükümeti kurulduktan sonra da Avrupa’dan İtalyan gemileriyle yapılan silah alımlarına göz yumdular. İtalyan gemilerine Yunanlılar müdahale edemediler.

Mütarekenin en önemli meselelerinden biri asker kaçakları ve eşkiyalık idi. Adnan Bey’in kurduğu söylenen Ayyıldız Çetesi’nin mahiyetine ilişkin bilgilerin çoğu bana abartılı geliyor. Bu çetenin nerede/ hangi eylemlerde bulunduğu belli değildir.

Bu arada İtalyan işgalinin hafiflemesi üzerine Ankara Hükümeti Söke’ye bir komutan gönderiyor. Amaç: eski yedek subayların komutasında müzaheret bölükleri kurmak. Efrat ise gönüllülerden oluşuyor. Bu teşebbüs Seyyar Jandarma teşkilatına benzetilebilir. Adnan Bey de çağrılan yedek subaylardan.

Fakat bu arada, Adnan Bey bir kez daha hastalanıyor. Peşpeşe hastalıklar geçiriyor. Sıtma ve Tifo. Uzun süre hasta yatıyor. Çine’ye götürülüyor. Orada İtalyanların askeri hastanesi var. Buradaki doktor durumu ölümcül derecede ciddi görüyor. Rodos’a sevk etmek istiyor. Bir Türk hekim duruma müdahele ediyor ve Adnan Bey’in tedavi sorumluluğunu alıyor. Sanırım kinin kürü uygulanınca sonuç alınıyor. Adnan Bey bir kez daha iyileşiyor.

Bu arada Eskişehir-Kütahya muharebeleri ile başlayan Büyük Yunan........

© 12punto