menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Atlı İnönü heykelinin 40 yıllık serüveni

18 0
19.01.2025

TAKSİM MEYDANI DENİLİNCE AKLIMA GELENLER

İnsan zihninde çocukluk ve gençlik dönemi imgeleri önemlidir. Benim için Taksim, Cumhuriyet Anıtı dışında, Kültür Sarayı (Günümüzde AKM) ve hemen önünde 27 Mayıs ihtilalini sembolize eden zeytin yapraklarıyla sarılmış süngü heykeli ve ilk zamanlar bir anlam veremediğim İnönü heykeli kaidesi idi.

ATLI İNÖNÜ HEYKELİNİ KEŞFETMEM

70’lerin ortalarında henüz bir lise öğrencisi iken Gezi Parkı’nın merdivenlerinin başında cephelerinde yazılar olan bir heykel kaidesi ile karşılaştım. Uzun süre tam mahiyetini kavrayamadım.

Üzerinde ne büyük kavgalar verildiğinden haberdar değildim. Eskiden bir şey öğrenmek çok kolay değildi. Doğru bağlantılar üzerinden yürüseniz bile epey zaman alırdı. Şimdi arama motoruna Taksim heykel kaidesi diye yazdığınız an merak ettiğiniz şeyi anında öğrenebiliyorsunuz.

KIRDAR’IN VALİ-BELEDİYE BAŞKANLIĞI

Atatürk döneminin İstanbul Valisi Muhittin Üstündağ idi. Belediyeler kanunu gereği aynı zamanda İstanbul belediye başkanlığı da uhdesinde bulunuyordu. Üstündağ uzun süre İstanbul’u yönetti.

Atatürk’ün ölümünden sonra görevden alındı. Yerine Dr. Lütfi Kırdar getirildi. Dr. Kırdar daha önce Manisa Valiliği yapmış, son derece becerikli bir idareci idi. Aile kökenleri Kerkük’e dayanıyordu.İhsan Doğramacı ile kuzen olduklarına dair bazı yazılar okuduğumu söyleyeyim.

İttihat ve Terakki yıllarından beri idarecilik yönleriyle tanınan bir hekimdi. Almanya’da göz ihtisası yapmış,1936’da Kütahya’dan milletvekili seçilmişti.

Atatürk devrinde İstanbul’u modern bir şehir yapmak üzere davet edilen HenriProst’un planını uygulama kararı aldı.

Plan, şehrin iki merkezi bölgesinde büyük park alanları düşünmüştü.

Bunlardan biri Suriçinde, ikincisi Taksim’den başlayarak günümüzdeki Maçka Parkına kadar kademeli geçişlerle birleştirilen parklar olacaktı. Başlangıç alanı Taksim Gezisiydi.

Bugün Gezi Parkı diye anılan yerde XIX. yüzyılda yapılmış eklektik tarzda (soğan kubbeli) bir Topçu Kışlası vardı.

Yarı metruk halde cumhuriyete intikal etmişti. Bkz. Burhan Felek’in yazdıkları. Stadyumu olmayan Türkiye’nin en büyük şehrinde (eski payitaht) stadyum işlevi görüyordu.

Yurtdışından getirilen ünlü boksörlerin yaptığı karşılaşmalar dahil bütün seyirlik sporlar için başka bir mekan yoktu. Dr. Kırdar yeni bir İstanbul için kolları sıvadı. Dolmabahçe Stadyumunu da yaptırdığını hatırlayalım bu arada.

Dr. Kırdar, vali belediye başkanlığı döneminde yıkıcı-yapıcılığın örneğini verdi. Hem yıktı. Hem yaptı. Menderes de bu yolu devam ettirdi. Adnan Bey merhum İstanbul’u bir Ortaçağ kenti gibi görüyor, asfalt bulvarlarla örmek istiyordu. Bunu yaptı da.

Kırdar’ın görevde olduğu yıllar İkinci Dünya Savaşı yıllarıydı. Kaynaklar kısıtlı olmakla birlikte çok becerikli bir şekilde imar faaliyetlerine devam etti. Taksim’den Harbiye’ye kadar (Ermeni mezarlıkları dahil) kamulaştırdı. Gümüşsuyuna kadar olan Müslüman mezarlıkları da yeni imar alanları açmak için istimlak edildi.

Dr. Kırdar, yüzyıllar boyunca üst üste yığılmış katmanlara dönüşen İstanbul’un bir çok yerini kamulaştırdı. Yıktı.Plana göre yeniden yaptı.

HEYKEL DR.KIRDAR’IN DÜŞÜNCESİ İDİ

Taksim Gezisine bir İnönü heykeli yapma fikri Dr.Lütfi Kırdar’a aitti. Heykel’in Güzel Sanatlar Akademisi Heykel bölümü başkanı Rudolf Belling’e yaptırılması kararına varıldı. Belling, daha önce Ankara’da Ziraat Fakültesi bahçesine bir İnönü heykeli yapmıştı.

Belling ve asistanları Anıtkabirrölyeflerini de birlikte yapacaklar 50’lerde.

40’ların mali koşullarında HenriProst’un İstanbul planının hayata geçirilmesi gerçekten çok büyük bir adımdı.

Bu nedenle Dr. Kırdar ve Menderes’in imar hareketleri günümüz İstanbulunun merkezi bölgelerinin alt yapısını kurmuştur.

Kırdar’ın Rudolf Belling’e bir İnönü heykeli yaptırma teşebbüsünde şaşırtıcı bir yön yoktur. Şaşırtıcı olan heykelin boyutları ve konulması düşünülen yerdir.

Heykelin yapım sürecinde Milli Şef İnönü atölyeyi ziyaret etti. Günün fotoğraflarından heykelinin yapılmasından gayet hoşnut olduğu anlaşılıyor.

Heykelin kaidesi ile ilgili başka bir proje yapıldı. Bitirildi. Neticede heykel 1944’te tamamlanmıştı ve öngörüldüğü yere konulabilirdi.

Ama artık koşullar tamamen değişmişti. Bence heykelin devasa boyutlarda oluşu ve konulacak yer İnönü’nün de baştaki hevesini kaçırmış olmalı.

O arada, 1946’da çok partili siyasi hayata geçildi. Demokrat Parti hızla güçlendi. Muhalefet partisi olarak etkinliğini arttırdı. İnönü 12 Temmuz beyannamesinden sonra partili cumhurbaşkanından ziyade “bitaraflık” konumunu benimsedi.

1949’da Dr. Lütfi Kırdar’ın yerine İstanbul valiliğine Ord. Prof.Dr. Fahrettin Kerim Gökay getirildi. Gökay, Menderes hükümetleri döneminde de uzun süre görevini devam ettirdi.

Heykelin boyutları ve konulmak istenilen yer konusundaki görüşüm müspet değildir. Taksim Cumhuriyet Anıtını gölgede bırakacak büyüklükte bir heykel fikrini doğru bulmuyorum. Seçilen yer de doğru değildi. Bu seçimin nedeni bence “zamanın ruhu” idi. Bu ruhu belirleyen de İkinci Dünya Savaşı ve Milli Şef kavramının egemen oluşuydu.

Heykel için, Gezi Parkı içinde makul bir yer daha doğru olurdu. Mesela Taşkışla’ya veya Halaskar Gazi Caddesi’ne doğru konulsa fena olmazdı. Boyut olarak da Cumhuriyet Anıtından küçük olmalıydı.

(İnönü Belling ile birlikte)

HEYKELİ YAPAN RUDOLF BELLİNG NASIL TÜRKİYE’YE GELDİ?

RudolfBelling’in Türkiye’ye gelme nedeni diğer Alman hocalardan farklıdır.

Diğer isimler yahudi asıllı oldukları için işlerinden çıkarılmışlardı. Alman faşizmi karşısında can güvenliği nedeniyle kendilerine başka ülkelerde iş........

© 12punto