menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bugün: Barış güvercini süreci

16 1
17.03.2025

22 Ekim’de Türkiye bir şok yaşadı.

Yıllardır “Kürt sorunu” dahi demekten kaçınan ve en sert cümlelerle PKK ve DEM Parti’ye hitap eden, bununla yetinmeyip CHP’yi de aynı potada eritmeye çalışan MHP Genel Başkanı, bir günde başka bir kimlikle karşımıza çıktı.

Tehditkâr ses tonu, çatık kaşları ve yüzündeki mimikler aynıydı. Ancak sanki söyledikleri ona ait değildi.

Yapay zekânın devreye girmesi ile sosyal medyada önümüze sıklıkla çıkan, “deepfake” (derin sahtecilik) videoları izler gibiydik. Yani ses tonu ve ağız hareketleri taklit edilerek hazırlanmış sahte bir görüntü izliyorduk sanki.

Böylece adı konulamayan, gizemli süreç başladı. Lanetlenenler, barış güvercini ilan edildi. Özgürlük vaadi ile yüreklendirildi. İmralı seferleri başlatıldı.

Terörist başı Türkiye’nin en büyük umudu olmuş, TBMM’ye çağrılarak saygın bir muhatap konumuna yükseltilmişti.

Ancak MHP Liderinin çağrısındaki en çarpıcı motif; Öcalan’dan beklenenin tek taraflı olduğunun vurgulanmasıydı. Yani Öcalan çıkıp, PKK’yı tasfiye ettiğini söyleyecek ve karşılığında kısmi bir özgürlük kazanacaktı.

Çözüm sürecinde benzeri olaylar yaşanmış, Öcalan silahları bırakma çağrıları yapmış ancak sonuç alınamamıştı.

Kendisine barış umudu bağlanan Öcalan’ın 28 Şubat 2013’de, Milliyet’te yayınlanan ve Öcalan’ın BDP heyeti ile yaptığı özel görüşme tutanaklarından alınan “İmralı Zabıtları”nda bakalım Öcalan o günlerde ne söylemişti;

“Ne ev hapsi ne de af. Bunlara gerek kalmayacak. Hepimiz özgür olacağız.Başarılı olursam ne KCK tutuklusu kalır ne de başkası.Bu olmazsa 50 bin kişiyle halk savaşı olacak. Herkes bilmeli ki ne eskisi gibi yaşayacağız ne de eskisi gibi savaşacağız.”

İmralı seferleri sonrasında yapılan temkinli açıklamalara rağmen Öcalan subliminal mesajlarını vermeyi sürdürdü.

Yeğeni Ömer Öcalan aracılığı ile gönderdiği ilk mesaj şuydu:

“Tecrit devam ediyor. Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim.”

Öcalan örgüt üzerindeki gücünü ifade etmenin yanı sıra koşullarını da ortaya koyuyordu; hukuki ve siyasi pazarlığın kendi teorik ve pratik birikimi doğrultusunda yapılması…

DEM heyetinin açıklamaları da Öcalan’ın düşüncelerine açıklık kazandırdı.

“Öcalan çalışıyor” söylemi, konunun bir oldu-bittiyle sonuçlanmayacağı mesajını iletirken, Sırrı Süreyya Önder’in açıklaması duruma netlik........

© 12punto