Sermayenin halleri: Türkiye’de kriz, sömürü oranı ve üretken olmayan sermaye
Kapitalist üretim ilişkileri, merkez ve çevre arasındaki eşitsizlikleri derinleştirirken, Türkiye, Arjantin gibi yarı çevre ülkeleri ağır bedeller ödemeye mahkûm ediyor. Katma değer üretimindeki gerileme, artık değerin işçi sınıfından sermaye sınıfına aktarılması ve üretken olmayan sermayenin şişirilmesi, bugün yaşadığımız ekonomik ve siyasi istikrarsızlığın en belirgin nedenleridir.
Neoliberal finansallaşmaya dayalı ekonomi politikaları 1980’lerden itibaren değişik biçimleriyle uygulama alanı buldu. 1980’lerde dış ticaretin liberalleştirilmesini, 1990’larda sermaye hareketlerinin ultra liberalleşmesi izledi.
2000’lerde finansal liberalleşmede özelleştirmelerin yeni bir ivmeyle artırılmasıyla ve dış finansman yoluyla devletin ekonomide özel sektörle işbirliği içinde yapılan altyapı projeleri ağırlık kazandı. 2008 küresel krizinden sonra dış sermayenin ilgisi daha çok üretken olmayan finans, AVM ve gayrimenkul gibi alanlarda yoğunlaştı. Bu da kâr oranlarının kısa vadede uzun vadeye göre hızlanmasına yol açtı.
Covid salgını sonrası özel sektörün borçlu olduğu dış yatırımcı sermayesini çekmek isteyince döviz kurundaki ani sıçrama büyümeyi tehlikeye attı. Buna karşılık 2021 Aralık ayından itibaren son derece yanlış bir biçimde uygulanan para politikası enflasyonist ortamı yükselttiğinden, 2023’ten itibaren IMF programına benzer bir biçimde emeğin payını düşüren dezenflasyonist politikalar tercih edildi.
KATMA DEĞER VE ARTIK DEĞER ÇELİŞKİSİ
Kapitalist ekonomide katma değer, sermaye yoğunluğuyla artar. Ne var ki günümüzde Türkiye’de sanayi üretimi giderek zayıflamakta, katma değer yaratımı düşmektedir. İnşaat ve finans gibi alanlar, sanayi üretiminin yerini almış durumda.
Artık değer ise işçinin ürettiği toplam değerden emeğinin........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d