Trump-Musk pişmanlığı
Trump’ın koltuğa oturduğu tarihten itibaren dünya diken üzerinde gibi seyrediyor. ABD’yi “Büyük Amerika” yapacağı vaadiyle işbaşına gelen Trump nereye el atsa bir sorun yaratmakla beraber, meseleyi salt Trump’a bağlamak da yanlıştır. Mesele, salt ABD özelinde de değil, küresel kapitalizm özelinde olmakla beraber, ABD’nin de iki konudaki derin paniği ve tedirginliği söz konusudur. Trump’ın freni boşalmış kamyon misali etrafa saldırırcasına bazı gümrük vergileri ile oynaması ve bazı ülkeler ya da toprakların ilhakı konusuna değinmesi saldırganlık dışında, ABD’nin derinden hissettiği alan ya da hâkimiyet kaybı endişelerinin sonucudur. Bu bağlamda Trump’ın kafasındaki asıl meselenin, Trump’a göre Amerika üzerine tünemiş “safralar ”ın atılarak ABD’yi “yeniden büyük yapmak” olduğu düşünülebilir. Nitekim görgüsüz-şımarık Musk’un telkinleriyle kamudan çok sayıda personel atımı, işinden olan insanların büyük gösterilerine yol açtı. Ne var ki, personel çıkarılması sonucunda binlerde insanın işsizleştirilmesi yanında, gümrük vergisi önlemleriyle ekonominin kısmen de olsa dışa kapatılarak ABD büyük yapılamayacağı gibi, alınan önlemlerin bumerang etkisinin ülke üzerindeki tahribatı daha da şiddetli olabilir.
Öyle anlaşılıyor ki, ana mesele iki konuda yoğunlaşmaktadır. Bunlardan biri ulusal gelirin % 4’ü dolayında seyreden cari açık ve istihdam sorunu, ikincisi ise teknoloji ve verimlilik üstünlüğünün kaybedilmesi korkusudur. Bu iki mesele de, birbiri ile bağlantılı olarak, ABD’nin İkinci Paylaşım Savaşı ertesinde İngiltere’den devraldığı kapitalist dünyanın emperyalist liderliğinin kaybedilmesi endişesini yansıtmaktadır. Peki, İkinci Paylaşım Savaşı ertesinde ünlü Marshall yardımlarıyla Avrupa’nın ayağa kaldırılmasında ana rol oynamış ve kapitalist dünya liderliğini İngiltere’den devralmış olan ABD neden ve nasıl oldu da bugünlerde bu durumlara savruldu? ABD’nin böylesi kırılgan bir düzeye gelme sebeplerine İkinci Paylaşım Savaşı ertesi yaşanan olaylar zincirini izleyerek açıklık getirebiliriz. İkinci Paylaşım Savaşı sonrasında ABD’nin kapitalist dünyanın politik liderliğine, aynı anda da küresel emperyalist hâkimiyete taşınması neoliberal politikaların yaygınlaşmasıyla tedricen zayıflamaya yüz tutuyordu. Zira neoliberal politikalarla küreselleşme ve finansallaşma akımlarının tüm hızıyla devreye sokulması, özellikle de 1989 yılında Sovyet Duvarı’nın yıkılışını izleyen dönemde sermayenin yerküreye saçılması, tüm gelişmiş ülkeler gibi fakat daha yüksek oranda ABD’de yatırımcı sermaye kaybına yol açarken, bununla beraber ülkede istihdam olanakları ve vergi kaybına da neden oluyordu. Nitekim bundan yaklaşık 10-15 yıl........
© 12punto
