menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İç cephe ve Meclis iradesi

18 7
yesterday

Son dönemlerde iktidar olsun, muhalefet olsun herkesin dilinde “iç cephe” sözü var. Bu sözün müellifi, siyasetçilerimiz değil. İlk kullanan da onlar değil.

İç cephe vurgusu, İstiklal Harbi koşullarında, büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk tarafından yapılmıştır. Atatürk; Nutuk’ta da iç cephenin önemini şu sözlerle anlatmıştır:

“Asıl olan iç cephedir. Bu cephe bütün milletin oluşturduğu cephedir. Dış cephe, ordunun düşman karşısındaki silahlı cephesidir. Bu cephe mağlup olabilir; fakat hiçbir zaman bir memleketi yok edemez. Memleketi temelinden yıkan iç cephenin çökmesidir”.

Şimdi soralım. Kurtuluş Savaşı öncesi, Anadolu’da durum nasıldır? İç cephe ne haldedir?

Çünkü bu sorular sorulmadan, Kurtuluş Savaşı’nın nasıl kazanıldığı, Cumhuriyet’in hangi şartlarda kurulduğu anlaşılamaz.

19. yüzyılda, Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın tanımıyla “imparatorluğun en uzun yüzyılında” olsun, 20. yüzyılın ilk 20 yılında olsun, koşullar hiç de iç açıcı değildir Türk halkı için. Tersine çok umut kırıcıdır. Savaşlardaki mağlubiyetler, toprak kayıpları, hazinenin boşalması birbirini izlemiştir. Dahası, zulüm vardır. Toprak ağalarının istibdadı vardır. Kötü yönetim nedeniyle başıbozukluk vardır. Devlet yönetiminde, bürokraside iltimas vardır, torpil vardır, kayırmacılık vardır. Dış borçlar ve bunların yüksek faizleri vardır.

Bu şartlarda savaşmıştır millet, canını dişine takarak. Ne var ki nesnel koşullar aleyhinedir Osmanlı’nın. Başta Çanakkale olmak üzere, kimi cephelerdeki önemli başarılara karşın, sonuçta Osmanlı Devleti, 1. Dünya Savaşı’nı kaybetmiştir.

30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalanır. Hemen ardından, iki hafta sonra, 13 Kasım 1918’de işgal donanması, İstanbul Boğazı’na demir atar. Bu........

© 12punto