menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Atatürk’ün millet tanımı ve dış politikası

21 1
09.04.2025

Gazi Mustafa Kemal Atatürk; iç ve dış politikayı bir bütün olarak görmüş, birbirinin tamamlayanı olarak ele almıştır. Atatürk’e göre; ulusal egemenlik ve tam bağımsızlık Kurtuluş Savaşı’nın ve Cumhuriyet’in temelidir. Bunun doğal sonucu olarak dış politika da antiemperyalizm, bölge merkezlilik, karşılıklı yarar, ortak çıkar, içişlerine saygı temelinde yükselmelidir. Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesi bunun özeti ve formülüdür. Hırslı, hınçlı, hırçın olmayan, yayılmacılıktan, maceracılıktan, hayalperestlikten uzak dış politika, ülkemiz için olduğu kadar, komşularımız ve bölge ülkeleri için de ideal dış politikadır.

Atatürk, batıcı değildir. Tersine batıya karşı savaşmış bir önderdir. Aynı zamanda da muasır medeniyeti yakalayıp, geçmeyi hedefleyen, çağdaşlaşma, aydınlanma savaşçısıdır. Diğer ülkelere ve uluslara saygılıdır. İkili ilişkilerde mütekabiliyet yani karşılıklılık ilkesi konusunda hassastır. Dış politikada asla edilgin, korkak, ürkek değildir. Aksine, ülke çıkarları gerektirdiğinde atak, öncü ve cesurdur. Balkan Antantı (1934), Montrö Boğazlar Sözleşmesi (1936), Sadabat Paktı (1937), Hatay'ın anavatana katılması (1939) bunun örnekleridir.

23 Nisan 1920’de TBMM'nin açılmasından hemen sonra, 26 Nisan 1920’de Mustafa Kemal Paşa’nın Sovyet Devrimi’nin lideri Lenin’e mektup yazarak, antiemperyalizm ortak paydasında dayanışma ve işbirliği önermesi tarihsel, siyasal, stratejik, jeopolitik, askeri sonuçları açısından çok önemlidir. Bu mektup, ilerleyen süreçte Moskova’nın Ankara’ya yapacağı askeri, iktisadi ve siyasi yardımın yolunu açacak ve TBMM Hükümetini çok rahatlatacaktır. Afganistan, TBMM’yi tanıyan ilk devlet olurken, Sovyet Rusya TBMM’yi tanıyan ilk büyük devlet olarak öne çıkacaktır.

Atatürk’ün........

© 12punto