'Barış çığlıklarıyla Türkiye adeta cehenneme götürülmektedir'!..
AKP-MHP ve medyası, bölücü terör örgütü PKK’nın, kendisini feshettiğini açıklaması üzerine düğün bayram yapıyor.
Türklere “soykırımcı” denmiş, Lozan’ın ve 1924 Anayasa’sının feshi istenip, “özerkliğin” yer aldığı 1921 Anayasası’na işaret edilmiş, TBMM’nin önüne koca bir “demokratikleşme paketi” konmuş; ne gam!..
Özellikle bu yeni açılımı başlatan MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin keyfine diyecek yok. Öyle ki; “barış ve demokratik toplum çağrısıyla tarihsel sorumluğu üzerine alan PKK’nın kurucu önderi Abdullah Öcalan’a” teşekkür etti.
Bahçeli’ye göre; MHP ve Cumhur İttifakı hiçbir şekilde geri adım atmadan; “barış tohumları umutla sulanmış, tomurcuklanmış, çiçek açmış”, “terörsüz Türkiye’nin meşalesi yakılmış”, “kazanan barış, kardeşlik, siyaset, demokrasi... hatta mücavir coğrafyalardaki dost ve kardeş halklar” imiş.
Neyse ki; PKK’nın Lozan hezeyanını ağzına almasa da “soykırım” iftirasına biraz dokundurdu!..
İktidar medyasına göre de; bu karar “PKK’nın yenildiğini ortaya koymuş”, “fesh etmemiş, pes etmiş”...
Binlerce şehidi olan TSK’nın eski başı, AKP Milletvekili Hulusi Akar’ın, “Nasıl oldu bu iş?” sorusuna verdiği cevap da çok anlamlı; “Nasıl olduğu vesaire yok; devlet iradesini koydu, dedi ki, 'Çık konuş'. Ne diyeceksin; 'Örgütü feshet, silahları bırak'. Çıktı ve konuştu; 'Örgütü feshet, silahları bırak'. Örgüt fesih oldu, silahlar bırakılıyor.” izahında bulundu.
Madem geri adım, pazarlık, taviz yok; “terör örgütü, ne cüretle devlete ve millete böylesine meydan okuyup bundan sonra muhatabınız Öcalan diyebiliyor?” diye soran yok!..
Bahçeli’nin başlattığı bu süreçte en çok kullanılan sloganları hatırlayalım.
“Terörü bitirip bölgesel istikrarla yeniden tarihi yazmak için ayaktayız. Emperyal güçlere ödün vermeden tarihi yeniden yazmanın kararındayız. Barışın kaybedeni, savaşın kazananı olmaz. O halde barışla herkesin kazanması için hazırız ve buradayız.” dendi...
“Türk-Kürt kardeşliği” vurgulandı...
Nihayetinde; teröristbaşı Kürt kökenli vatandaşlarımızın “lideri” statüsüne yükseltildi... Sözde “Kürt sorununun” çözüm adresi olarak siyaset ve TBMM gösterildi...
Şu “barış” söyleminden başlayalım.
2013’teki açılım-saçılım sürecinde şunları söyleyen kimdi, tahmin edin:
“Sevr’e, barış antlaşması diyerek imza atanların varisleri, bugün yeniden barış sözleriyle Türk milletinin defin törenini hazırlamaktadır... Şayet barıştan bahsediliyorsa, bir savaşa girilmiştir de bu mu sonlandırılmak istenmektedir? Savaş var idiyse, bunun karşı cephesi kim ya da kimlerden oluşmaktadır? PKK, Türk devletinin eşiti, muhatabı haline mi gelmiştir?.. ‘Barışın kazananı, savaşın kaybedeni olmaz’ şeklindeki ucube sözü adeta Türkiye Cumhuriyeti’ni PKK’yla eşitlemek ve bir göstermek için servis edilmiştir.”
Tabii ki, Bahçeli’ydi!..
Ya “Türk-Kürt kardeşliği” meselesi? Yine Bahçeli’ye kulak verelim. Bir vakitler, “AKP gelesiye kadar, Türk-Kürt ayrımı ne zaman olmuş, ne zaman yapılmıştır? AKP gelesiye kadar, Türk milletini 36’ya bölmek kimin aklına gelmiştir?” diye soruyordu.
Peki, teröristbaşının Kürt kökenli vatandaşlarımızın temsilcisi, PKK’nın da sözcüsü olması mümkün mü? İşte eski Bahçeli’nin cevapları:
“İmralı’da yatan teröristbaşı Kürt kökenli kardeşlerimin temsilcisi değildir. PKK, Kürt kökenli........© 12punto
