Partiler üstü kalma iddiasında olanlara sağlam bir uyarı
ASAL araştırma şirketi hafta içinde “Bu Pazar seçim olsa kime oy verirsiniz” sorulu bir anket açıkladı. Kararsızlar / oy kullanmayacağını açıklayanlar yüzde 36.7 ile büyük bir farkla önde. İkinci sıradaki CHP’nin oy oranı yüzde 20, üçüncü sıradaki AKP’nin yüzde 18.7... Anket sonuçlarını yazının sonunda aktaracağım. Bu seçim anketi, Atatürk’e yürekten bağlı Atatürk Devrimcilerine, siyasi görüş olarak kendisini merkezde, sağda, solda tanımlayan bütün vatanseverlere büyük bir mesaj olarak algılanmalı.
CHP ile de olmuyor, partiler üstü kalalım, siyaset üstü kalalım, STK olarak çalışalım demekle de olmuyor. Herkes şunu kabul etmeli ki, iktidar değişikliği seçimle oluyor.
Türkiye büyük bir kırılmanın eşiğinde. Önce Irak, sonra Suriye derken Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında sıra Türkiye’ye geldi. Türkiye’ye bir havuç gösteriliyor. “Kürdistan özerk bölgesi kurulsun. Irak ve Suriye’deki bu bölgeler birleşsin, Türkiye’de bu federasyona garantör olsun.”
Ulus devletin sonunu getirecek bu öneri ile önce Türkiye sanki bu federasyonla büyüyormuş gibi gösterilecek. Ancak Türkiye’den önemli bir toprak parçası ve su kaynakları bir sonraki aşamada kopartılacak.
Türkiye NATO’ya üye olduğu için BOP’un bu aşamasını savaşsız çözmek istiyorlar. Son açılım süreci bunu gösteriyor. AKP, MHP, DEM işbirliği ve Kılıçdaroğlu’nun meclise soktuğu siyasal İslamcı milletvekilleri ile referanduma sunulmadan anayasa değişikliği yapma olanakları var. Eğer yapamazlarsa, devreye girecek iç savaş senaryoları da hazır.
Sayıları 10 milyonu bulan sığınmacılar içinde sayılarını bilemediğimiz cihatçı teröristler, 400 binden fazla Afgan asıllı Amerikan askeri ile her an büyük bir kargaşa ortamı çıkarmak mümkün. Toplum da uzun süredir uygulanan politikalar nedeniyle kendi arasında etnik ve inançlar üzerinden bölünmüş durumda. Sokakta yürürken, kimse kimseye selam vermiyor. Trafikte en ufak tartışma yaralama ya da cinayetle sonuçlanıyor.
CIA’nin Türkiye istasyon şefi Paul Henze 2006 yılında Dışişleri Bakanlığına yazdığı raporu hatırlayalım.
“Hükümeti ikna ettiğimizde karşımıza Meclis çıkıyor. Meclisi ikna ettiğimizde ordu, orduyu ikna ettiğimizde yargı… O nedenle Amerika’nın çıkarları için Türkiye’de meclisin, ordunun, yargının gücünü etkisizleştirecek bir başkanlık sistemine ve federasyon sistemine geçilmeli. Tek adamı ikna etmek kolay. İkna edemezsek de onun nasıl etkisiz hale getirildiğini Saddam örneğinde gördük.!
Plan işliyor ve Türkiye’nin bu plandan kurtulması için öncelikle bu iktidardan kurtulması gerekiyor. Yoğun bir propaganda bombardımanı altında toplum, ülkenin beka sorunu hakkında fikir sahibi olmayabilir.
Ama sorun sadece bu değil. Türkiye, çoklu bir kurumsal çöküş içinde. Hukuk yok. Ekonomi sadece bir avuç insanın refahı için var. Nüfusun yüzde 80’ine yakını her sene gelir düzeyini kaybediyor. Yüzde 10 zenginleşmeye devam ediyor. Yüzde 10 böyle giderse kısa bir süre yoksulluk sınırına gelecek. Yüzde 80’ini yoksulluk sınırının altında. Yüzde 50 civarında nüfus ise açlık sınırın altında. Ağır bir sefalet sürüyor. Emekliler, dar gelirliler, işçiler, çiftçiler, esnaf, öğrenciler, refahın kendilerinden alınıp AKP yandaşlarına ve sığınmacılara aktarıldığının farkında. Sağlık hizmetleri ve eğitim hizmetleri sadece parası olan için var.
Ekonomideki derin yoksulluğa, ayyuka çıkan yolsuzluk ve talana, hukuksuzluğa rağmen, CHP seçmeni ikna edemiyor. CHP muhalefet etmeyi ve seçmenle bütünleşmeyi sağlayamıyor. Seçmen kitleleri ekonomik sefalet altında inim inim inlerken, AKP ve kendine bağlı yüksek yargısı rejimi değiştiren hileli referandum yaparken, CHP’nin etkili muhalefet ve gösterilerine tanık olmadık. Rahmetli Süleyman Demirel’in muhalefette olduğu dönemlerde kullandığı ifade ile “Gök kubbeyi başlarına geçiren” eylemlerine rastlamadık.........
© 12punto
![](https://cgsyufnvda.cloudimg.io/https://qoshe.com/img/icon/go.png)