menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Demokrasinin sigortası kapitalizm değil komünizmdi

21 1
30.03.2025

Türkiye’de uzun süredir demokrasi ve hukuk ayaklar altında. Tek adam rejimi ile öyle bir hale geldik ki, tepedeki bir kişi canı ne isterse yapabiliyor. Anayasa yok hükmünde. Toplumun büyük çoğunluğu yoksulluk sınırının altında, geçim ve açlık derdinde. Aç insanlar özgürlük ve demokrasi talep etmez düşüncesinde idiler. Ekrem İmamoğlu’nun uydurma gizli tanık ifadeleriyle hapse atılması, bardağı taşıran son damla oldu.

Şimdilik; halkın tepkisi, gençlere gaddarlığın ötesinde yapılan muameleler, işkenceler, gözaltılar, tutuklamalar, hukuk, insan hakları, demokrasi gibi kavramlar umurlarında değilmiş görülüyor. Ne kadar devam eder, göreceğiz.

Yapılan yorumlarda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gözünü karartıp bu kadar ileri gitmesinin arkasında ABD Başkanı Trump ile yaptığı telefon görüşmesinden cesaret aldığı söyleniyor. Doğrudur, tecrübeli diplomatların ve emekli kurmay subayların bu yönde çok yerinde yorumları var. Trump’ın planlarını biliyorlar ve Erdoğan’dan neler isteyebileceklerini tahmin ediyorlar. Bu konuda çok sayıda yazı yazıldı televizyonlarda yorum yapıldığı için tekrar etmeyeceğim. Erdoğan Trump’ın isteklerini yerine getirecek, Trump da, Erdoğan’ı demokrasiye ve hukuka aykırı davranışları nedeniyle kınamayacak. Ayrıca Türkiye’deki demokrasi, insan hakları ve hukuk Trump’ın derdi değil ki…

Ama ben şunu eklemek istiyorum.

Erdoğan bu noktaya, bir günde gelmedi ki…

Bu noktaya, sadece dış dünyadan destek alarak gelmedi ki…

Esas destek ve cesareti, yıllardır “mış” gibi yapılan muhalefetten alarak bu noktaya geldi.

Kemal Kılıçdaroğlu ve o dönem CHP’nin kaptan köşkünde oturan yöneticilerinin çok önemli kırılma anlarında neler yaptıklarını hatırlayın. Sadece bir örnek vereceğim.

Özellikle rejim değişikliğine yol açan “mühürsüz oylarla” anayasa referandumunun kabullenilmesi, gayrı meşruluğun meşrulaştırılması, bundan kısa bir süre sonra da, halkın tepkisini dindirmek için, halka yapılan değil ama kendi milletvekiline yapılan bir hukuksuzluk için 400 kilometre yürümesi, bir “Hak, Hukuk, Adalet” arayışı değil, halkın kabaran tepkisinin gazını alma hareketi idi.

400 kilometre Ankara’dan İstanbul’a yürümek yerine, mühürlü oyların kabul edilme kararı sonrası Ankara’da 2 kilometre YSK önüne yürüseydi, örgütlerini İl Seçim Kurulları önünde toplanmaya çağırsaydı, bugün Türkiye başka bir yerde olacaktı. Bu arada arkadaşım ve aynı gazetede birlikte çalıştığım Enis Berberoğlu alınmasın. Ona yapılan hukuksuzluktu. Ben Enis için yapılan eylemi değil, Anayasa ve Türkiye için eylemsizliği kınıyorum.

Şimdi gelelim, ABD’nin, Trump’ın ve Batının tutumuna… Batılı olmak başka bir şeydir. Batı kavramlarını ve değerlerini kabul etmek başka bir şeydir. Batıcı olmak başka bir şeydir.

Elbette demokrasi ve hukuk konusunda antik çağdan beri gelen güzel örnekler var. Detaya girmeyelim, Anadolu’daki Likya uygarlığı, Antik Yunan ve Roma uygarlıklarını hatırlatıp geçelim. Söylemek........

© 12punto