Tencereler kaynamıyor ve sofralar boşalıyor: Türkiye'de gıda krizi derinleşiyor
2025 yılının ilk çeyreğini geride bırakırken, Türkiye’de iftar ve sahur sofraları ekonomik krizin gölgesinde kuruluyor. Tencereler kaynamıyor, sofralar boşalıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Şubat 2025 itibarıyla yıllık enflasyon 9,05 olarak açıklansa da market ve pazar fiyatları halkın hissettiği gerçeği gözler önüne seriyor. Her gün değişen etiketler, düşen alım gücü ve erişilmesi zor hale gelen temel gıda ürünleri, Türkiye’yi derin bir gıda kriziyle karşı karşıya bırakıyor.
Marketlerdeki fiyat etiketleri her gün değişirken, halkın sofrasındaki ürünler azalıyor. Bugün Türkiye’de dar gelirli haneler, bırakın et ve süt ürünlerini, temel gıda maddelerine ulaşmakta bile zorlanıyor. Üstelik bu durum sadece bir ekonomik krizle açıklanamayacak kadar karmaşık. Yanlış tarım politikaları, plansız ithalat kararları ve halkı öncelemeyen ekonomik tercihler Türkiye’yi, tarihinin en derin gıda krizlerinden biriyle yüz yüze getirdi. Türkiye, artık kendi kendine yeten bir tarım ülkesi olmaktan çıkmış, gıda güvencesi olmayan bir ülkeye dönüşmüş durumda.
TÜİK verilerine göre; 2025 yılı Şubat ayında Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) bir önceki aya göre %2,27, bir önceki yılın Aralık ayına göre %7,42, bir önceki yılın aynı ayına göre 9,05 ve on iki aylık ortalamalara göre S,83 olarak gerçekleşti. Bu oran, resmi olarak “yüksek ama gerilemiş” kabul edilse de, bağımsız araştırmalar ve halkın yaşadığı gerçeklik çok daha ürkütücü. Bağımsız bazı kaynaklara göre, enflasyon seviyesi, özellikle gıda fiyatlarındaki artış düzeyi çok daha yüksek. Bazı temel gıda ürünlerinde son iki yıldaki fiyat artışının 3-4 kat arttığı tahmin edilmekte.
Kırmızı et fiyatları, halkın gündelik hayatında en çarpıcı örneklerden biri. 750 TL’ye kadar satılan kıyma, dar gelirli ailelerin bütçesini zorluyor. Tavuk eti bile 150 TL’yi bulmuş durumda. Süt ve süt ürünleri için tablo daha iyi değil. 1 litre süt 45 TL’ye, peynir 300 TL’ye dayandı. Yoğurt ise lüks tüketim maddesi gibi fiyatlanıyor.
Sebze ve meyveler de benzer bir kaderi paylaşıyor: Domates 70 TL/kg, Salatalık 60 TL/kg ve Patates 35 TL/kg düzeyine ulaşmış durumda. Bu fiyatlar, pazarda dahi geçerli. Hal böyle olunca, halk çözümü kalitesiz ama ucuz gıda maddelerine yönelmekte buluyor. Bu durum ise beslenme yetersizliklerini, çocuklarda gelişim geriliğini ve halk sağlığı sorunlarını beraberinde getiriyor.
• Dana kıyma: 2023 yılında 150 TL iken, bugün 750 TL’ye çıktı (Artış @0).
• Bir litre süt: 2023’te 15 TL’den, şu anda 45 TL (Artış 0).
• 5 litrelik Ayçiçek yağı: 2023’te 350 TL iken, bugün 700 TL’ye kadar yükseldi (Artış 0).
Zincir marketlerde fiyat artışları pazara kıyasla daha yüksek seyrediyor. Üstelik dar gelirli vatandaşların tercihi olan halk pazarlarında bile temel ürünlerde 0’ü aşan fiyat artışları görülüyor. TÜİK’ in açıkladığı veriler ile vatandaşın alışveriş sepetinde gördüğü fiyatlar arasında uçurum oluşmuş durumda. Tencereler kaynamıyor, sofralar eksiliyor, açlık sınırı yükseliyor.
TÜRK-İŞ’ in Şubat 2025 raporu, Türkiye’de gelir dağılımı ve alım gücündeki bozulmayı çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. 4 kişilik bir ailenin: Sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (AÇLIK SINIRI) 23.324 TL ’ye, gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (YOKSULLUK SINIRI) 75.973 TL’ye yükselmiştir.
2025 yılında belirlenen 22.104 TL’lik asgari ücret artık ortalama ücret haline gelmiş ve sadece gıda harcaması tutarı olan açlık sınırının altında kalmıştır. Diğer bir deyişle milyonlarca vatandaşımız açlık sınırının altında yaşamakta ve temel yaşam maliyetlerini (gıda ihtiyacını) karşılamakta bile........
© 12punto
