menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Demografik avantajdan kırılganlığa: Türkiye sessizce geleceğini mi kaybediyor?

13 6
25.07.2025

Türkiye, demografik sessizliğin gölgesinde derin bir dönüşüm yaşıyor. Dışarıdan bakıldığında hâlâ güçlü görünen nüfus yapısı, içeriden çözülmeye başladı: Genç nüfus hızla azalıyor, doğurganlık geriliyor, yaşlı nüfus artıyor. Artık genç bir toplum olmaktan uzaklaştığımızı gösteren veriler, sadece bir uyarı değil; geri döndürülmesi zor bir gerçekliğin habercisi. Bu sessiz değişim, bugün stratejik müdahalelerle yönlendirilmediği takdirde, Türkiye'yi yakın gelecekte ekonomik durgunluk, üretkenlik kaybı ve sosyal güvenlik sistemleri üzerinde artan baskı gibi ciddi yapısal sorunlarla karşı karşıya bırakabilir.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından, dünya nüfusunun 5 milyara ulaştığı 11 Temmuz 1987 tarihi “Dünya Nüfus Günü” olarak ilan edilmiş; her yıl bu tarihte, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) küresel ölçekte nüfus ve kalkınma konularına dikkat çekmeyi amaçlamıştır. TÜİK’in Temmuz 2025’te yayımladığı “Dünya Nüfus Günü, 2025” raporuna göre; 2024 yılı itibarıyla Hindistan 1,45 milyar nüfusla dünyanın en kalabalık ülkesi olurken, onu Çin (1,42 milyar) ve ABD (345 milyon) izlemiştir. Bu üç ülke, 8,2 milyarlık dünya nüfusunun 9,4’ünü oluşturmaktadır.

Türkiye ise 85 milyon 664 bin 944 kişilik nüfusuyla 194 ülke arasında 18. sırada yer almakta, bu konum hâlen küresel ölçekte önemli bir potansiyeli işaret etmektedir. Ancak dünya nüfusu içindeki payının yalnızca %1 olması, bu potansiyelin sınırlı bir etki gücüne dönüştüğünü gösterirken, aynı zamanda artan bir demografik kırılganlığı da beraberinde getirmektedir. Çünkü demografik gücün belirleyicisi, yalnızca sayılar değil; o sayıları taşıyan toplumsal yapının niteliğidir. TÜİK’in güncel verileri, Türkiye’nin bu yapıda kırılgan bir eşiğe geldiğini ve genç nüfus avantajını hızla kaybettiğini net biçimde ortaya koyuyor.

Türkiye’de çocuk nüfus oranı (toplam nüfus içindeki 0-17 yaş grubu) 2024 yılı itibarıyla % 25,5 seviyesinde ölçüldü. Bu oran, dünya ortalaması olan % 29,6’nın gerisinde kalıyor. Özellikle Afrika ülkeleri çocuk nüfus oranlarında açık ara önde. Örneğin Orta Afrika Cumhuriyeti’nde çocuk nüfus oranı % 56,5’e ulaşırken, bu ülkeyi % 53,7 ile Nijer ve % 53,2 ile Somali ve Mali izliyor. Buna karşın çocuk nüfus oranının en düşük olduğu ülkeler; % 13,2 ile Kore Cumhuriyeti, % 14,2 ile Japonya ve % 14,7 ile Singapur’dur. Avrupa Birliği ülkeleriyle karşılaştırıldığında, Türkiye'nin çocuk nüfus oranının % 25,5 ile AB üyesi 27 ülkenin çocuk nüfus oranlarından daha yüksek olduğu görülüyor. Birleşmiş Milletler dünya nüfus tahminlerine göre Avrupa Birliği (AB) üyesi 27 ülkenin çocuk nüfus oranları incelendiğinde, 2024 yılında en yüksek çocuk nüfus oranına sahip olan ülkelerin sırasıyla % 22,7 ile İrlanda, % 20,5 ile İsveç ve % 20,2 ile Fransa olduğu görülüyor. Çocuk nüfus oranının en düşük olduğu ülkeler ise sırasıyla % 14,8 ile İtalya, % 15,6 ile Malta ve % 15,7 ile Portekiz’dir.

Türkiye’nin çocuk nüfus oranının (% 25,5), AB ortalamasından (% 17,6) daha yüksek olduğu düşünüldüğünde, bu alanda görece avantajlı görünse de, doğurganlık oranlarındaki dramatik düşüş bu avantajın sürdürülebilir olmadığını gösteriyor.

Genç nüfus açısından da benzer bir tablo söz konusu. Türkiye’de 15-24 yaş arası gençlerin oranı % 14,9. Dünya ortalaması ise % 15,6. Genç nüfus oranı en yüksek olan ülkeler arasında % 23,5 ile Suriye, % 22,9 ile Güney Sudan, % 22,4 ile Orta Afrika Cumhuriyeti öne çıkıyor. Monako (% 8,7), Malta (% 9) ve Katar (% 9,2) gibi yüksek gelirli ülkelerse genç nüfus oranlarında dünya sıralamasının en altlarında yer alıyor. Ortalaması % 10,6 olan Avrupa Birliği 27 ülkenin genç nüfus oranları incelendiğinde, 2024 yılında en yüksek genç nüfus oranına sahip olanülkelerin sırasıyla % 13,3 ile İrlanda, % 12,3 ile Fransa, % 12,1 ile Hollanda ve Danimarka olduğu görülüyor. En düşük genç nüfus oranına sahip olan ülkelerin ise sırasıyla % 9 ile Malta, % 9,5 ile Almanya, % 9,7 ile Slovenya olduğu görülüyor.

Türkiye, AB ülkelerine kıyasla daha genç bir topluma sahip olsa da, bu fark giderek kapanıyor. Özellikle eğitimde ve istihdamda yaşanan zorluklar, genç nüfusun ekonomik ve sosyal hayata katılımını sınırlıyor. Bu da demografik avantajın kalkınmaya dönüştürülemediği anlamına geliyor. Bu gelişme, Türkiye’nin “genç ülke” avantajını kaybetmek üzere olduğuna ve hızla Avrupa ülkelerinin yaşlanan nüfus yapısına benzemeye başladığına işaret ediyor.

Yaşlı nüfus (65 ve daha yukarı yaştaki nüfus) verileri ise Türkiye’nin hızla yaşlanmakta olduğunu ortaya koyuyor. Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı % 10,6’ya ulaşmış durumda. Bu oran, dünya ortalaması olan % 10,2’nin üzerinde. Birleşmiş Milletler dünya nüfus tahminlerine göre ülkelerin toplam nüfusları içindeki 65 ve daha yukarı yaştaki yaşlı nüfus oranları incelendiğinde, 2024 yılında en yüksek yaşlı nüfus oranına sahip olan ülkenin, % 36,2 ile........

© 12punto