menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Eylemler, itirazlar ve boykot

12 1
07.04.2025

Siyasal iktidarla toplumsal, insani ve hatta kültürel bağlarını koparmış olan kitleler, süreç içerisinde yaşadığı topraklara olan aidiyetini de sorgular. İnsan, değer görmek ister çünkü. Yokluğunu hissettiği anda hem kendini hem de muhataplarını sorgular.

İnsanlar gibi topluluklar da değersizlik duygusuna kapıldıkları anda derin bir huzursuzluk, kaygı ve nihai olarak toplumsal bir patlama yaşayabilirler. Değer görülmeyen bir yerde değil mutlu olmak nefes almak bile zor gelir. Ve zor olan başka yollar aramaya, başka hikayelere yelken açmaya zorlar insanı. Türkiye’nin son dönemlerde yaşadığı olaylar bana bu gerçekliği anımsattı.

Toplumun önemli bir kesimi her şeyden önce sesinin duyulmadığını, itirazlarına kulak asılmadığını, görülmediğini ve dolayısıyla yok sayıldığını hissediyor.

Peki, yok sayıldığınız bir yerde ne yaparsınız?

Bu sorunun yanıtına birazdan geleceğim ama önce şu yok sayılma konusunu örneklerle biraz açalım isterseniz. Ergenekon ve Balyoz günleriydi. Yani yaklaşık on beş yıl öncesinden bahsediyoruz. Silivri cezaevinin toplama kampına döndüğü günler: Askerler, yazarlar, aydınlar, siyasetçiler bir bir evlerinden alınarak onlarca yıl hapis cezasına çarptırılıyor ve hatta bazıları müebbet hapse mahkum ediliyordu. Bununla birlikte bugün olduğu gibi o günde toplum feveran ediyor, yaşananların hakla hukukla bir ilgisinin olmadığını söylüyordu. Hatırlayalım o günlerde İlker Başbuğ terör örgütü üyeliği ve darbe suçlamasıyla ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Bazı isimlere ağırlaştırılmış müebbet cezası verildi. Yani idam olsa bugün çoğu isim hayatta olmayacaktı belki de. Pek çok kişi sağlık sorunları yüzünden cezaevinde ya da sonrasını yaşamını kaybetti. Yaşananlara dayanamayan komutanlardan Ali Tatar canına kıydı.

Siyasal iktidar ise tüm bu olup bitenleri, toplumun itirazlarını ve tepkilerini yok saydı. Milyonlarca insan adeta yok hükmündeydi artık. Diğer bir deyişle iktidar muhalefeti yaşayan ölüler olarak görüyordu.

Peki, ölü olarak yaşamaya devam edilebilir miydi?

Baharlar gelip geçiyor, tohumlar filiz veriyor, mevsimler değişiyorken iktidarlar toplumu ölüme mahkum edemezdi elbette. Gezi böyle günlerde ses verdi, memleketin dört bir tarafında bağında, bahçesinde,........

© 12punto