menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

'Sosyalizm devrimizin şeriatıdır'

20 9
13.01.2025

İlkokul arkadaşlarından olan sonrasında da hep yanında bulunan Mehmet Sırrı Tüzeer’e göre o bir “edep timsaliydi.” Türk Tarih Kurumu eski başkanlarından Prof. Ali Birinci ise “Onu tanımak ve sohbetlerinde bulunmak; bu hayâtta benim en büyük saadetim oldu” diyerek duygularını ifade ediyor. Akademisyen, yazar, düşünür Nurettin Topçu’dan bahsediyorum.

Dostlarına göre oldukça sakin, itidalli en hararetli tartışma ortamlarında bile kendinden emin düşünceleri ile heyecana kapılmayan bir isimdir Topçu. Peki, öfkesi yok muydu, hiç öfkelenmez miydi? Elbette öfkelenirdi lakin eski siyasetçilerden Ferruh Bozbeyli’nin ifadeleriyle “öfkesi tertemizdi.” “Öfkelendiği zaman etrafına bir avuç temiz su serperdi.”

1909’da İstanbul’da doğar Nurettin Topçu. Babası tarafından Erzurum’ludur. İlkokula İstanbul Beykoz’da bulunan Bezmialem Valide Sultan Mektebi’nde başlar. Ortaokulla birlikte semtte değişir. Yer Fatih’tir artık: Büyük Reşit Paşa Ortaokulu. Mehmet Akif Ersoy sevgisi de bu yıllara denk gelir. Öğretmenlerinden Nafiz bey, Topçu’nun hayatı boyunca devam edecek Akif sevgisini uyandırır. Sonrasında İstanbul Erkek Lisesi’ne ve oradan da burslu olarak Fransa’ya Sorbon’a gider. Yedi yıllık Fransa yolculuğu da böylece başlamış olur.

Fransa’da önce Aix Lisesi'ne kaydolur. İlk yazı denemelerini burada kaleme alır ve üyesi olduğu Sosyoloji Cemiyeti'ne gönderir. Bu lisede psikoloji sertifikası da alan Topçu, iki yıl sonra Strazburg'a gider ve üniversitede felsefe öğrenimi görür. Bu sırada önemli bir isimle de tanışır: Tasavvuf tarihçisi Louis Massignon. Onun Hallac-ı Mansur’a olan hayranlığının arkasında bu tanışmanın yattığını düşünebiliriz. Gelinen aşamada Strazburg'da doktorasını hazırlayan Topçu, Sorbonne'a giderek doktorasını verir. Bu üniversitede felsefe doktorası veren ilk Türk öğrenci unvanını da böylece kazanmış olur. Tezi 1934 yılında Paris’te kitap halinde yayınlanır. Bu yıl aynı zamanda onun Türkiye’ye döndüğü yıldır. Memleket hikayesi kaldığı yerden devam edecektir.

Galatasaray Lisesi’nde Felsefe öğretmenliği ile mesleğe ilk adımını atar Nurettin Topçu. Sonraki yıllarda da İzmir Atatürk Lisesi, Vefa, Haydarpaşa ve son olarak İstanbul Erkek Lisesi ile bu yolculuğunu sürdürür. Evliliği göreve başladığı ilk yıllarda gerçekleşir. Lakin çok sürmez bir süre sonra eşi Fethiye hanımla yollarını ayırır. Hayatında bir dönüm noktası olarak ifade edebileceğimiz Hareket Dergisi serüveni ise 1939 yılında başlayacaktır. Dergide yayınlanan bir yazı nedeniyle Denizli’ye sürgün edildiğini ve orada Said Nursi ile tanıştığını biliyoruz, davalarını takip ettiğini de. Ve tabi Türkiye’de yaşanan şekliyle Müslümanlığı sert bir biçimde eleştirdiğini de. Birazdan o görüşlere değineceğiz lakin ona geçmeden önce genel olarak faaliyet sürdürdüğü örgütlenmeleri de aktaralım: Türk Kültür Ocağı, Türk Milliyetçiler Cemiyeti, Milliyetçiler Derneği ve Türkiye Milliyetçiler Derneği.

Yakın arkadaşlarından Ercüment Konukman onunla ilgili şöyle der: “İslam’ın hemen bütün şartlarını şahsında tatbik eden, bu son derece mütevazı insanla ekseriya Cuma günleri namazda Küçük Ayasofya civarında bulunan Mehmet Paşa Camisi’nde buluşur ve namazdan sonra oradan beraberce çıkar İstanbul Erkek Lisesi’ne kadar gider konuşur ve dertleşirdik.” Nurettin Topçu kişisel yaşamında işte bu kadar dindar biridir ve içinde yer aldığı camia da buna tanıktır. Dahası bir tarikat şeyhi olan Abdülaziz Bekkine’ye intisap ettiğini de biliyoruz. Dolayısıyla onun Türkiye’de yaşanan haliyle........

© 12punto