Trump’ın göreve gelişiyle küresel tiyatro bitti. Artık herkes tek başına. Gelecek on yıl, anti-demokrasi ve oldubitti on yılı olacak. Avrupa halkları, İtalya'da Giorgia Meloni ile Avrupa’nın İslamlaşmasına tepki vermeye başlamıştı. Fransa’da Ulusal Birlik (RN) de paralel olarak yükselişte. 2015’te Merkel’in 1,3 milyon kayıt dışı göçmeni Almanya’ya kabulü sonrası niteliksiz göçmenler hakikaten Avrupa’nın her yerindeki huzur ve sükûnu bozdu ve güçlü bir İslam karşıtlığını tetikledi.

Almanya’da 23 Şubat Pazar günü genel seçim var. Seçimin en çok konuşulan partisi AfD, 2013'te euro karşıtı bir hareket olarak kuruldu. 2015 mülteci akını sonrası göçmen ve İslam karşıtlığına evrildi. İşçi sınıfından, düşük gelirlilerden ve eğitimli çevrelerden nitelikli oranda oy alıyor. Parti, kendisini olarak ölçen anketlerin de üzerinde, meclis temsiliyeti ile güçlü bir sürpriz yapacak gibi duruyor. Keza seçim sisteminde, meclisin kalabalıklaşmasını önlemek ve vekilleri orantılı bir şekilde dağıtmak için değişiklik yapıldı. Artık adaylar, kendi seçim bölgesinde en çok oyu alsa bile partisinin ülke genelinde yeterli oyu alamaması hâlinde koltuğu kaybedebilir.

AfD, diğer hiçbir partinin kendileriyle ortaklık kurmayacak olması nedeniyle hükümette yer alamayacak. Ancak AfD, seçmenini sandığa taşıma motivasyonu şu an en yüksek parti ve sistem dışı kabul ediliyor. Alman seçmeninin çeyreğinin sistem dışındaki bir partiye oy vermesi, Avrupa’da ABD’nin Trump tercihi kadar önemli bir değişimi tetikleyecek. Parti, Rusya'ya yaptırımları sonlandırarak doğalgaz akışını eskiye döndürmek, Schengen ve Euro bölgesinden çıkarak Almanya sınırlarını kapatmak ve Alman markını tedavüle sokmak istiyor.

Almanya, geçtiğimiz yıllarda nükleer enerji ve fosil yakıttan uzaklaşmış,........

© 12punto