Demokrasi ve Refah yanılsaması
Eğer bir gelişmekte olan ülke lideriyseniz, kapınızı elbet birileri tıklatmıştır.
“Para mı lazım? O zaman azıcık reform yapıver.”
Kuşkunuz mu var? Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları'nı okuyunuz. Tablo elbet bu kadar basit değil. Ama ''demokrasi'' tramvayına binenleri alkışlayanlar bu dediklerimize komplo teorisi diyordu. O halde geçelim.
Bu tavsiye genellikle bilge, ama biraz da üstten bakan bir akademik üslupla sunulur ve çoğu zaman Daron Acemoğlu’nun tezi ile desteklenir. Acemoğlu, Ulusların Düşüşü kitabında, ekonomik başarının katılımcı siyasal kurumlara, hukukun üstünlüğüne ve açık piyasalara bağlı olduğunu iddia eder. Buna göre, otoriter rejimler kaçınılmaz olarak ekonomik çöküşe ve fakirliğe yol açar.
Gerçekler Acıdır
Kulağa hoş geliyor değil mi? Hele bir liberalseniz... ya da otoriter bir yönetim altında ümüğünüz sıkılmışsa...
Tek sorun şu ki… tarih tam tersini söylüyor.
Bu yüzden, demokrasiyi refahın anahtarı olarak gören bu basit düşünceyi biraz sorgulayalım. Gerçekten zenginleşmek için illa liberal reformlar yapmak gerekiyor mu? Yoksa, gelişmekte olan ülkelerin kendi kuralları mı var?
Eğer Demokrasi Zenginlik Getirseydi, Hindistan İsviçre Olurdu
Hindistan, dünyanın en büyük demokrasisi olarak, Acemoğlu’nun “katılımcı siyasal kurumlar” kriterine tam olarak uyan bir ülke. 1947’den beri düzenli seçimler, bağımsız bir yargı ve güçlü bir medya var. Daha doğrusu, liberallerin ''demokrasi'' adını verdikleri sistemin gerçekten ''demokratik'' olduğunu varsayalım. Bu takdirde Hindistan'a demokratik demek durumundayız.
Gelin görün ki Hindistan İsviçre değil. Hatta Malezya bile değil.
On yıllarca Hindistan, yavaş ekonomik büyüme, devasa bürokratik hantallık ve yaygın yolsuzlukla boğuştu—hem de demokrasi içinde. Peki neden? Çünkü siyasi katılımın artması her zaman iyi yönetişime dönüşmez. Çoğu zaman, daha fazla insan, daha fazla kaosa katılmış olur.
Öte yandan, Çin—otoriter bir tek parti devleti—800 milyon insanı yoksulluktan çıkarırken, Hindistan hâlâ hükümet krizleriyle uğraşıyordu.
Eğer demokrasi ekonomik büyüme için şart olsaydı, Hindistan’ın Çin’i geride bırakması gerekirdi. Ama olmadı.
Tabii ki burada “Sabırlı olun! Demokrasi zaman alır!” diyenleri duyabiliyorum. Keynes'i anımsayalım: Pazar dengeye gelene kadar acından ölür insan
Ne kadar zaman? 1980’de Çin’in kişi başına düşen geliri Hindistan’dan düşüktü. Artık değil.
Dünyanın En Zengin........© 12punto
