menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Küçük kara balığın peşinde!

14 0
27.03.2025

İlkokulda okurken, babamla ayda bir kitap almaya Cağaloğlu’ndaki yayınevlerine giderdik. Büyük Postane’nin önünden geçip garı gördükten sonra sağa dönüp bayırı tırmanışa geçerdik. Valilik görününce, irili ufaklı iş hanlarına ve sevdiğimiz yayınevlerine girip çıkmaya başlardık. Yeni kitaplar alabilmek için, aldıklarımı çok hızlı bitirmeye çalışırdım. Babam, “Okuyup bitirdin mi?” diye sormazdı bile.

Asıl keyifli olan, yeni kitapları incelemek, sevdiğim yazarların yeni kitaplarını listeye eklemekti. Can Yayınları, Varlık Yayınları, Cumhuriyet Kitap Kulübü kitapları aklımda kalanlardandı. Tek tek gezilir, yeni kitaplar seçilir ve çantaya atılıp eve gelinirdi. Her konuda çok tutumlu olan babam, kitap konusunda tek kelime etmezdi. Tüm seçtiklerimi almama izin verirdi. Haftanın altı günü dükkânı çalıştıran babamla yapmayı en sevdiğim iki işten biri, beraber kitap almaya gitmekti.

Diğeri ise pazar sabahı erkenden kalkıp 99 numaralı Üçşehitler–Eminönü otobüsüne atlayıp, yanımıza halamın Almanya’dan getirdiği turuncu renkli, çektikçe uzayan kamış oltamızı alarak Galata Köprüsü’nün altına balık tutmaya gitmekti.

Okulda da birbirimize okuduğumuz kitapları anlattığımız derslerimiz vardı. Üstelik bunu “Kaç kitap okudun?” gibi rekabetçi bir bakışla değil, okuduğumuz ve aklımızda yer eden kitapları birbirimize anlatmamız için yaptırırdı Nazmi öğretmen.

Benim en sevdiklerim arasında, Samed Behrengi’nin mücadeleci Küçük Kara Balık’ı vardı mesela. Küçük Kara Balık, küçücük bir gölden büyük denizlere ulaşmayı kafasına koymuştu bir kez. Ve onu kimse durduramadı. Kemalettin Tuğcu’nun göz yaşartan çocuk kitapları da çok modaydı; her arkadaşımın çantasında........

© 10 Haber