Sorunlarla Mücadele, İncelik ve İrade: Japonya’dan Öğrendiklerim
Japonya benim için yalnızca ziyaret ettiğim 157 ülkeden biri değil. Yıllara yayılan dostlukların, paylaşılan sofraların, uzun yürüyüşlerin ve derin sohbetlerin ülkesi.
Bu ülkeye adım attığınızda sadece Asya kıtasının doğu ucuna değil; aynı zamanda zamana, sadeliğe, sessizliğin içindeki güce ve binlerce yıllık kültürel bir hafızaya girersiniz.
Dışarıdan bakıldığında Japonya, düzenli, çalışkan ve teknolojiyle iç içe bir ülke gibi görünebilir. Bu doğrudur. Ancak bu dış görüntünün çok ötesinde, insan ruhuna işleyen bir zarafet ve değerler sistemi vardır.
Japon dostlarımdan hayat, çalışma disiplini, insani duruş ve sorumluluk duygusu üzerine öyle çok şey öğrendim ki…
Bunlar yalnızca Japon kültürüne özgü değil; aynı zamanda evrensel bir insanlık ideali gibi geliyor bana.
Japonlar duygularını yüksek sesle, büyük jestlerle anlatmazlar. Sevinçleri de üzüntüleri de incelikle, çoğu zaman sessizlikle ifade edilir. Bu sessizlik bir eksiklik değil; saygının, özdenetimin ve karşısındakine alan tanımanın ifadesidir. En derin duyguların bazen en sessiz anlarda saklı olduğunu Japonya’da öğrendim.
Japon kültüründe sıraya girmek, başkasına yol vermek, düşünmeden konuşmamak, özür dilemek… Tüm bunlar yalnızca görgü kuralları değil; onurun yansımaları. Onur, burada gösterişten değil; içsel tutarlılıktan, kendine ve başkasına duyulan saygıdan beslenir. Hatta öyle ki, bu duygu “harakiri” gibi uç noktalara bile taşınabilir.
Japonya’da her iş kutsal sayılır. Bıçak ustasından tren görevlisine, çay seremonisi ustasından ofis çalışanına kadar herkes yaptığı işe ruhunu katar. Küçük detaylara verilen önem, sadece bir işi bitirmek değil; onu mükemmelleştirme çabasıdır. Bu anlayış, işini sadece yapmaktan öte, ona anlam katmak demektir.
İhtiyacından fazlasını almamak, başkasının........
© 10 Haber
