Zeynep Sönmez: Kazanmak Nedir, Kaybetmek Ne Değildir?
Londra’nın güneybatısında, her yaz dünyanın en prestijli ve en eski turnuvası yapılıyor .
Bembeyaz kıyafetlerin, kendine has kurallarıyla herkesi büyüleyen, reklamsız çok sesli ama yeri geldiğinde sessizliğe bürünen kortların ve tarihle yoğrulmuş geleneklerin dünyası : Wimbledon.
1877’den bu yana süregelen bu tenis ritüeli, yalnızca sporun değil, aynı zamanda zarafetin, disiplinin ve zihinsel gücün sahnesi.
Ve bu sahneye bu yıl, bir Türk sporcumuz imzasını adım attı. Tarih yazdı: Zeynep Sönmez.
Zeynep, Wimbledon’a yalnızca bir raketle değil, taşıdığı hayalle geldi.
Bu yolculuk onun için ne ilk ne de sıradan bir turnuvaydı.
Yıllarını adadığı bu oyun, artık onun için bir müsabakadan öte bir yaşam biçimine dönüşen bir bakımına kendine bulma sınırlarını aşma imtihanıydı.
“Ben üçüncü turu değil, turnuvayı kazanmayı hayal ettim.”
Bu cümle, kortun dışına taşan bir iddianın ifadesiydi. Çünkü gerçek başarı, sadece rakibini yenmek değil; hayal kurmaya cesaret etmekle başlar. Zeynep, 3. turda Ekaterina Alexandrova’ya yenildi.
Ama bu, onun yolculuğunun sonu değil.
Çünkü bazen bir maç kaybetmek, zihinsel bir eşikten geçmenin ve bambaşka bir güce uyanmanın başlangıcıdır.
“Hayallerime uzak olmadığımı gördüm.”
Karşılaşma sonunda yaptığım röportajda sarfettiği bu cümle, basit bir teselli değil; bir farkındalık anıydı; Zeynep gözyaşlarıyla bu cümleyi kurduğunda, bir başarının değil, bir iç dönüşümün eşiğindeydi.
Ve bu farkındalık, yalnızca onun değil, ekran başında onu izleyen binlerce gencin zihninde bir kıvılcım yaktı: “Belki ben de başarabilirim.”
Zeynep’in oyunu yalnızca teknik bir mücadele değildi. Onunki, aynı........
© 10 Haber
