menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Zenginlikten Öte: 15 İlkeyle Gerçek Refahın Kapısını Açın

15 0
03.10.2025

Refah… Bu kelimeyi duyduğumuzda çoğumuzun aklına hâlâ para geliyor. Daha yüksek maaş, daha geniş ev, daha lüks tatiller… Oysa zenginlik ve refah aynı şey değil. Zenginlik banka hesabınızdaki rakamlarla ölçülür, refah ise hayatınızın her alanına yayılan bir bütünlüktür: sağlığınızdan ilişkilerinize, huzurdan anlam duygusuna kadar uzanan bir ahenk.

Bir düşünün: Dünya refah sıralamalarında zirvede yer alan ülkeler –Norveç, İsveç, Finlandiya gibi– sadece kişi başına gelirleri yüksek olduğu için değil, aynı zamanda insanlarının mutlu, sağlıklı ve güvende hissettiği toplumlar oldukları için öne çıkıyor.

Türkiye’ye baktığımızda tablo karmaşık. 2025 İnsani Gelişme Endeksi’nde 193 ülke arasında 45. sıradayız. Bu “çok yüksek insani gelişme” kategorisine girdiğimizi gösteriyor ama hâlâ İskandinav ülkelerinin uzağındayız. Daha çarpıcı olan ise Mutluluk Raporu 2025’teki yerimiz: 147 ülke içinde 94. sıra. Yani gelirimiz artıyor, altyapımız gelişiyor ama iç huzurumuz aynı hızda büyümüyor.

Neden mi? Çünkü refah sadece devletin yapabilecekleriyle sınırlı değil. O, bireylerin her gün verdikleri küçük kararlarla, kurdukları ilişkilerle ve kendilerine dair düşünceleriyle şekilleniyor. Devletin açtığı yolda yürüyen, ama asıl dönüşümü bireysel düzeyde başlatan toplumlar refah yarışında öne çıkıyor.

Ben de bir yaşam ve lider koçu olarak, yıllardır danışanlarımla birlikte üzerinde çalıştığım ve etkisini bizzat gördüğüm 15 ilkeyi sizinle paylaşmak istiyorum. Bu ilkeler yalnızca bireysel refahı büyütmekle kalmaz, toplumsal refahın da temel taşlarını oluşturur.

Hayal kurmak güzeldir ama yeterli değildir. “İsterdim” demek pasif bir temennidir, “Seçiyorum” demek ise eyleme geçmenin ilk adımıdır. Hayatınızda gerçekten görmek istediklerinizi seçim hâline getirin. Çünkü evren, kararlılığa tepki verir, belirsiz dileklere değil.

Kullandığımız kelimeler, düşündüğümüzden çok daha fazla güce sahiptir. “Korkmuyorum” yerine “Cesurum” demek, zihnimizin tehdidi değil gücü kodlamasını sağlar. Bu sadece bireysel değil, toplumsal bir dönüşümdür. Sürekli karamsar konuşan bir toplumun geleceği de küçülür.

Bizde yardım istemek ya da kabul etmek çoğu zaman zayıflık gibi görülür. Oysa almak da vermek kadar değerlidir. Bir hediyeyi kabul etmek, bir öneriyi dinlemek ya da bir desteğe........

© 10 Haber