Final Setine Saklanan Servet: Zamanı Yaşamak Üzerine
Geçtiğimiz yaz Wimbledon karşılaşmalarına ait notlarımı karıştırırken 7 Temmuz’da oynanan Alcaraz–Humbert maçına düştüğüm kısa ama çarpıcı bir cümle dikkatimi çekti:
“Hayatta her şey sona doğru heyecanlanıyor.”
Bu basit gözlem, yalnızca bir tenis maçına değil, zamanla ve kaynaklarımızla kurduğumuz kültürel ve psikolojik ilişkiye dair derin bir gerçeğe işaret ediyor. Gerek sporda gerek gündelik yaşamda “son” anlar, başlangıçlardan çok daha fazla dikkat, duygu ve anlam yüklenerek yaşanıyor. Futbol maçlarında goller çoğu zaman son dakikalarda gelir; teniste seyirci nefesini son sette tutar; tiyatroda final sahnesi en yoğun alkışı alır.
İnsan zihni, zamanı lineer bir akıştan ziyade anlamlı dönüm noktalarıyla algılar. Fenomenoloji ve psikoloji alanındaki çalışmalar, insanların olayların sonlarını başlangıçlara oranla daha yoğun hatırladığını gösterir. “Peak–end rule” (zirve–son kuralı) olarak bilinen bu yaklaşım, bir deneyimin değerlendirilmesinde yaşanan zirve anlarının ve finalin belirleyici........





















Toi Staff
Gideon Levy
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein