Sevgili günlük…
17 Mayıs, Paris
Dün sabah erken saatlerde Paris’e indim. Çok uzun zaman oldu bu şehre gelmeyeli. Yaşım ilerledikçe uçağa binip bir yerlere gitmekten daha da haz etmez oldum. Bir şehirde yaşamaya başlamayı, gezip dolaşacaksam bunu orada yapmayı ve o şehrin kendisini hissetmeyi seviyorum daha çok.
Ama yine de, Berlin’den buraya gelmek o kadar kolay oldu ki, şaşırdım. Berlin havaalanına uçuşun yalnızca yarım saat öncesinde geldim ve bir buçuk saat sonra Paris’teydim. Pasaport kontrolü olmadığı için de on beş dakika kadar sonra kızımın evindeydim.
Kızım ve sevgilisiyle biraz zaman geçirdikten sonra kendi otelime geçtim ve bu otel işlerini ne kadar beceremediğimi anladım. Otel o kadar kötüydü ki, dört günlük ücreti yakıp başka bir yere geçtim. Üstelik nerede yattığına önem vermeden, sandalye üzerinde uyuyup rüya görebilen biriyim ben.
Bu sabah uyanıp çok hoş bir Fransız kafesinde Filiz’in (Aygündüz) benden istediği Sezen Aksu yazısını bitirdim. Yazıda kendimle ilgili çok şeyi açık ettiğime dair kötü bir hisle doldu içim ama sanki artık sadece anılarını yazan yaşlı bir yazar gibi bir saçma konuma yerleştirdim kendimi; sanırım. Üç kahve ve bir croissant bütün sıkıntımı dağıttı ama. Sanırım yurtdışı, insanı doğduğu topraklarla bağ kurabilsin diye ana dilinde bir şeyler yazmaya itiyor.........
© 10 Haber
