Vergi tam manasıyla ‘karşılıksız’ olunca…
Vergi hukuku kitapları ve derslerinin hemen başında “vergi” kavramı tanımlanır. Herhangi bir kanunda yazmayan, fakat tarihsel süreçte gelişerek neredeyse evrensel olarak kabul edilen bu tanım 5 koşul içerir: 1) verginin ödenmesi zorunludur; 2) vergi karşılıksızdır; 3) alınacak bütün vergilerin kamu hukuku tarafından düzenlenmesi gerekir; 4) vergiler devlet ya da devlet tarafından kontrol edilen bir kuruluşa ödenir ve 5) verginin temel amacı devlete gelir sağlamaktır.
“Karşılıksız” ifadesinden anlaşılması gereken, vergisini ödeyen kişilerin somut bir mal veya hizmet elde etmemesi. Örneğin, pasaportumuzu yenilemek için yaptığımız harç ödemesi karşılığında somut bir çıktı elde ederiz. Ödediğimiz gelir vergisi, katma değer vergisi, özel tüketim vergisi ise genel bütçeye kaydedilir ve devlet tarafından çeşitli hizmetler için kullanılır. Bir ülkede yaşayan veya iş yapan kişi ve kurumlardan vergi alınmasının temel dayanağı da işte bu hizmetler. Etkin ulaşım, güvenilir ve ulaşılabilir hastaneler, dengeli bir ekonomi, iyi bir altyapı, modern çağın ihtiyaçlarına cevap veren eğitim kurumları, finansal ve teknolojik okuryazarlığı yüksek bir halk vb. çeşitli unsurlar vergilerimizin hem karşılığını hem de dayanağını teşkil eder.
Vergiler, gelir dağılımı üzerinde de olumlu etki gösterir. Daha fazla kazanan ve daha fazla harcayanların ödedikleri vergi de daha fazla olup, faydalandıkları sağlık, eğitim gibi devlet hizmetleri daha azdır. Bu kişi ve kurumlardan tahsil edilen vergi geliri, toplumun daha dezavantajlı kesimine hem daha etkin hem de sayıca daha fazla hizmet sunulabilmesini sağlar.
Bazı vergilerin gelirleri genel bütçeye kaydedilmek yerine özel bir fona aktarılıp belirli bir amaç için kullanılabilir. Dünyada bu uygulamanın en tipik örneklerinden biri çevre vergileri. Bir verginin özel bir amaç için toplandığını belirtir bir ismi olması, bu verginin gelirinin özel bir fona aktarıldığı anlamına gelmez. İlgili kanunda bu........
© 10 Haber
